 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E. 1992/2897
K. 1992/6380
T. 14.5.1992 Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
TAPU İPTALİ VE TESCİL
KAYIT SAHİBİNİN BEYANI
MUVAZAA İDDİASI
ÖZET Kadastro teknisyeni huzurunda verilen muvafakat bildirimi, resmi memur önünde serbest irade ile belirtilen tescil isteme beyanı olarak görülmüştür.
(7665. Tapulama K. m. 32/B)
(3402 s. Kadastro K. m. 13/B)
Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından duruşma isteğiyle temyiz edilmiştir. Duruşma isteği değer yönünden reddedilerek dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, BK.nun 18. maddesinden kaynaklanan muvazaa hukuksal nedenine davalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Çekişmeli taşınmazlara ait davalı adına olan tapular asıl kayıt sahibi müşterek miras bırakanın tapulama sırasında kadastro teknisyeni huzurunda verdiği ve imzası tahtında tapulama tutanağına alınan bu yerlerin davalı adına tespitine muvafakat beyanı nedeniyle oluşmuştur. Davacılar, murisin yaptığı bu tasarrufun bedelsiz olup kendilerinden mal kaçırmak amacına yönelik bulunduğunu, taşınmazların davalı üzerine geçilmesinde satışın değil, bağışın üstün tutulduğunu, mülkiyetin devrinin muvazaa ile illetli olduğunu, bu itibarla geçersiz olduğundan asıl amaçlanan bağış sözleşmesinin de bu konuda açık bir beyan taşımadığı için biçim koşulundan yoksun olduğu cihetle geçersiz bulunduğunu ileri sürerek iptal istemişlerdir. Gerçekten tapulu taşınmazlarda mülkiyeti nakleden akitlerin resmi biçimde yapılması MK.nun 634, BK.nun 213 ve Tapu Kanununun 26. maddesi hükümleri gereğidir.
Ne varki, gerek dava konusu taşınmazların tapulama tesbitlerinin yapıldığı tarihte yürürlükte olan 766 sayılı Tapulama Yasasının 321B maddesinde, gerekse 9 Ekim 1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Yasasının 13/B maddesinde bu kanunların genelde bir tasfiye yasası olmaları nedeniyle MK.nun 634 ve MK.nun 213. maddesinde, mülkiyetin naklinde öngörülen buyurucu nitelikteki hükümlere ayrık bir düzenleme getirilmiştir. Buna göre kayıt sahibinin tapulama sırasında kadastro teknisyeni huzurunda taşınmazının zilyedi adına tesbit ve tesciline, muvafakatının bildirmesi, mülkiyetin zilyet adına geçirilip onun üzerine tespitin yapılabilmesi için yeterli kabul edilmiştir. Eş anlatımla kadastro teknisyeni huzurunda verilen muvafakat bildirimi, resmi memur önünde serbest irade ile belirtilen tescil isteme beyanı olarak görülmüştür. Kayıt sahibinin zilyet adına tespite muvafakat beyanının haricen satış gibi yada başka bir nedene dayandırılarak ileri sürülmüş olması da bu kabulde sonuca etkili değildir.
Öte yandan, çekişmeli taşınmazlardan 37 ve 111 parsellerin öncesi tapusuzdur. Tapusuz taşınmazlar üzerindeki zilyetlikten ibaret hakkın devrine ilişkin sözleşmeler ise, hiç bir şekil şartına bağlı olmadığından geçerlidir. Teslim ile mülkiyet alıcısına geçer.
Hal böyle olunca, mahkemece çekişmeli taşınmazlara ait davalı üzerine oluşan sicillerin dayanağı bağış aktinin gerekli biçim koşulunu da taşıdığı cihetle geçerli bulunduğu bu yerlerdeki mülkiyetin davalıya geçtiği gözetilerek davanın reddi gerekirken, muvazaanın varlığından söz edilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, kabule göre de davalı üzerinde kayıtlı olmayan 63 parsele ilişkin iptal kararı verilmesi de isabetsizdir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.5.1992 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
|