 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1990/9131
K: 1990/9792
T: 22.09.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasında görülen tapu iptali davası sonunda Yerel Mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar yasal süre içerisinde davacı Hazine vekili tarafından temyiz edildiğinden; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR: Davacı Hazine vekili; Mart/1926 tarih, 342 numaralı temel tapudan ayrılma 22.5.1947 tarih, 72 nolu müfrez kaydın, 1951 yılında miktar attırılması davasına konu yapılarak Devletin hüküm ve tasarrufunda sayılan bir kısım arazinin anılan kayıt kapsamına alındığını, daha sonra kadastro tesbitine tabii tutulduğunu, oluşturulan kadastral çapın da zamanla parsellenerek satışa çıkarıldığını, ileri sürmüş ve davalının üzerindeki parsel kaydının iptalini istemiştir. Mahkemece, çekişmeli yerin (parselin) 72 numaralı müfrez kaydın kapsamında kaldığının anlaşıldığı; ayrıca, davalının da MK.nun 931. maddesi hükmünün koruyuculuğu altında bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Ne var ki, yapılan inceleme ve uygulama hükme yeterli değildir. Bunun yanısıra, uyuşmazlığın çözümünde yanılgılı değerlendirmeye düşüldüğü sonucuna da varılmaktadır. Gerçekten, çekişmeli yeri de kapsamına alan kadastral revizyon görmüş 22.5.1947 tarih, 72 numaralı müfrez kaydın miktarı 10.4.1951 gün ve 951/341 sayılı ilam ile arttırılmış olup; anılan ilam, tarafı bulunmayan davacı Hazineyi bağlamaz. Hal böyle olunca, yanlar arasındaki uyuşsmazlığın çözümü, kayıtların özellikle 72 numaralı müfrez kaydın kapsamının sağlıklı bir şekilde saptanmasını zorunlu kılar.
Bilindiği gibi; ifraz (ayırma), zemine uygulanma olanağı bulunan bir haritaya dayanıyorsa, müfrez kayıtların kapsamı, MK.nun 645 ve 3402 sayılı Kadastro Yasasının 20. maddesi uyarınca haritasına değer verilerek belli edilmelidir. İfraz haritaya dayanmamakla birilkte zemindeki sınırlar belirlenmek suretiyle yapılmış ise, ifrazen oluşturulan kayıtların kapsamı, ifraz sırasında belirlenen sınırlar yerel bilirkişi sözleri ile bulunarak ortaya çıkarılmalıdır. İfraz sırasında zeminde belli edilen sınırlar da saptanamıyorsa, o takdirde müfrez kayıtların miktarına bakılıp orantıya başvurularak (orantı kuralı uygulanarak) kapsam tayini yoluna gidilmelidir.
Bu itibarla, çevreyi iyi bilen yaşlı ve yansız kişilerden seçilecek yerel bilirkişiler ve tapu fen memuru sıfatını taşıyan uzman bilirkişi aracılığıyla yeniden keşif ve uygulama yapılmalı öncelikle, tümel tapu kaydının okuduğu sınırlar hakkında yerel bilirkişilerden ayrıntılı bilgi alınmalı ve anılan kayda; değişebilir ve genişletilmeye evlerişli sınır okuduğunun ya da sınırların taşınmazı tümüyle çevrilmediğinin anlaşılması durumda miktarına, aksi halde (sınırların değişmek ve taşınmazı tümüyle çevirmesi halinde) sınırlarına değer verilmek suretiyle kapsam tayin edilmelidir. Daha sonra müfrez yerlerin temel tapunun kapsamındaki konumları yukarıda değinilen ilkeler gözetilerek belirlenmeli, özellikle 72 numaralı müfrez kaydın kapsamı açıkça ortaya çıkarılmalıdır. Yapılacak uygulama sonunda, çekişmeli yer veya yerlerin kayıt kapsamı içerisinde kaldığı belirlendiği takdirde, uyuşmazlık buna göre (kayda göre) çözümlenmelidir. Çekişmeli yerin ya da yerlerin tapulu olmadıklarının ortaya çıkması durumunda da, bu yerler üzerinde davalı yanın satıcısı (bayii) bulunan tesbit maliki yararına, tesbit tarihi itibariyle zilyetlikten mülk edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılıp değerlendirilmelidir.
Öte yandan, iddianın ileri sürülüş şekliyle kanıtlanması halinde MK.nun 931. maddesi hükmünün olayda uygulmama yeri bulamayacağı gözönünde tutulmalıdır. Davacı Hazinenin temyiz itirazları yerindedir. kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine 22.9.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.