 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1990/7789
K: 1990/8686
T: 21.06.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasında görülen tazminat davası sonunda yerel mahkemece verilen davanın reddine ilişkin karar yasal süre içerisinde davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı Hazine, çekişmeli 4 parsel sayılı taşınmaza revizyon gören tapu kaydının 2510 sayılı Yasaya göre verildiğini, sınırlarının değişebilir ve genişletilmeye elverişli olduğunu, tapulama tesbiti sırasında tapuya miktarı ile geçerli kapsam tayin edilmesi gerekirken 7500 m2 tapu fazlasının davalılar üzerine yazılıp tapu oluştuğunu sonrada bir kısmının üçüncü kişilere satıldığını ileri sürerek miktar fazlası bedeli olan 533.120 liranın davalılardan tahsilini istemiştir.
Tüm dosya içeriğine ve toplanan kanıtlara göre, dava konusu taşınmazın 91900 m2 miktarındaki 1936 tarih 24 nolu kaydı ile bir kısım davalılar ile miras bırakanlarına iskanen verildiği, tapulama tesbiti sonucu revizyon gördüğü, 4. parselin ise 99400 m2 olarak aynı kişiler üzerine yapıldığı, tesbite itiraz davasının görevsizlik nedeni ile reddedildiği 3.6.1974 tarihinde tesbitin kesinleştiği, daha sonrada da bir kısım payın dava dışı kişilere satılıp devredildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekirki, HUMK.nun 75 ve 179. maddelerinde açıkça belirtildiği üzere bir davada uyuşmazlığa ilişkin tüm maddi olguları (vakıaları) bildirmek yanlara, bildirilen bu olgulara göre hukuki nitelendirmeyi yapmak, uyuşmazlığı çözüme ulaştıracak yasa hükmünü bulup uygulamak yargıca aittir. Dava dilekçesi bu ilkeler ışığı altında incelenip değerlendirildiğinde, davanın mülkiyet uyuşmazlığına ilişkin bulunduğu davanın miktar fazlasının Hazineye ait olduğunun saptanması ile bu kısmın bedelinin tahsilinin amaçlandığı sonucuna kolayca ulaşılmaktadır. Diğer bir söyleyişle somut olayda önce mülkiyetin saptanması istenmekte, davanın ağırlığı bu yönde toplanmaktadır.
Hal böyle olunca, davalıların dayandığı tapu kaydının ilk tesisinden itibaren bütün intikalleri ile birlikte getirtilmesi yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişiler aracılığı ile uygulanması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması, komşu taşınmazların dayanak kayıtları getirtilip uygulanarak bilirkişi ve tanık beyanlarının denetlenmesi, tapu kaydının sınırları sabit ve tam kapanıyorsa sınırlara, aksi halde miktarına göre kapsam tayin edilmesi, söz konusu tapu kaydının adi iskan yoluyla verildiği, o tarihde yürürlükte bulunan kanunlarda tapuda yazılı miktardan fazlasının Hazineye ait olacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığı gibi tapu kaydına bu yolda bir şerhte düşülmediğinin gözönünde tutulması, davalılar yönünden zilyetlikle mal edinme koşulları üzerinde durulması, Ziraatçı ve Jeolog uzman bilirkişilerden çekişmeli yerin Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup olmadığı hakkında rapor alınması çekişmeli yerin Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunun saptanması halinde bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde devletin sadece denetim ve gözetim hakkının bulunduğundan başkasına devredilmesine göz yumarak bedeli isteme yetkisi olmadığından, tapu iptal davası açmak üzere davanın reddine, özel mülkiyete konu teşkil eden yerlerden ise yukarda belirtilen araştırmalardan sonra belirlenecek ilke ve olgulara göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir. Davacı Hazinenin temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 21.6.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.