 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1990/2504
K: 1990/2373
T: 22.02.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki görülen iptal davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen, karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edildiğinden dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davaya konu taşınmazın ölünceye değin bakılıp gözetilmek koşuluyla davalıya temlikinin amaçlanıp, kararlaştırılmış olmasına karşın; yaşlı, hasta ve muhtaç durumdaki müvekkilesinin hile ile hataya düşürülerek (kandırılarak) tapuda koşulsuz bir temlik (kat'i bir satış) işlemi gerçekleştirildiğini ileri sürmüş, iptal isteğinde bulunmuştur. her ne kadar, mahkemece ehliyetsizlik ve gabin hukuksal nedenleri üzerinde de durularak, anılan nedenler yönünden de inceleme ve değerlendirme yapılmış isede; iddianın ileri sürülüş biçimi itibariyle "hile" hukuksal nedenine dayalı olduğu ve bu noktada odaklaştığı açıktır. Somut olayda, davacının hemşirelikten ayrılma, yaşlı 51326 doğumlu, temlik tarihinde 76 yaşına) ve yaşı gereğide bazı hastalıklarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, kocasından miras yoluyla kalan çekişmeli dairenin dışında başkaca bir mal varlığına sahip olmadığı, kocasının cüz'i emekli maaşıyla geçindiği sonucuna da varılmaktadır. Ayrıca, kendisinde kandırılmaya müsait bir akli durumun oluştuğu Adli Tıp Kurumu'nca düzenlenen raporların içeriği ile sabittir. Bunun yanısıra, çekişmeli dairenin temlik tarihindeki gerçek değerin 10.000.000 lira olduğu uzman bilirkişi kurulu raporuyla saptanmış, temlike rağmen, bu dairede davacının halen oturduğu yolundaki beyana da karşı çıkılmamıştır. Dinlenilen davacı tanıkları, iddiayı doğrular şekilde konuşmuşlardır. Esasen, hayatının hastalıklarla dolu son dönemini yaşayan küçük emekli aylığı dışında geliri bulunmayan davacı Sehavet'in, tek mal varlığı ve barınağı olan evini, hemde değerinden yaklaşık altı kat düşük bir bedelle satmasını ve kendisini sokakta bırakmaya mahkum etmesini hayatın olağan akışı ile bağdaştırmaya olanak yoktur.
O halde, davacının gerçek ve samimi iradesi, kat'i bir satış yapıp, evsiz barksız ortalıkta kalmak değil, malı karşılığında kendisine insanca davranacak, ona şefkat ve yardım elini uzatacak, güven duygusu uyandıracak bir koruyucuyu bulmaktır. Kaldıki, davacıya elden nakit olarak ödendiği bildirilen 1.700.000 liranın ödenme biçimine ilişkin tanık sözlerinde de çelişki vardır. Bu miktar paranın bir banka hesabına alındığı ve davacının ihtiyacına sarfedildiği de savunulmuştur.
SONUÇ : Taraflar arasındaki satış sözleşmesinin hile, hata ile illetli olduğu kanıtlanmıştır. Bu itibarla, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, saptanan olguların ve delillerin değerlendirilmesine yanılgıya düşülerek reddedilmesi doğru değildir. Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir, kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.2.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.