 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1990/14238
K: 1991/4207
T: 29.03.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasında görülen tapu iptali davası sonunda, yerel mahkemece verilen karar yasal süre içerisinde davacı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle gereği görüşülüp düşünüldü :
KARAR : Dava BK.nun 18. maddesinde belirtilen muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal ve tescil istemine ilişkindir. Davacı bekar ölen murisi Hatice'nin yegane taşınmazı olan ve İstinye tapu kütüğünün 112 parselinde kayıtlı 4 nolu bağımsız bölümünü kendisini mirasından yoksun bırakmak amacıyla muvazaalı temliklere yeğeni davalı Nur O.'a intikal ettirdiğini ileri sürmüş davalılar ise, temliklerin bedel mukabili gerçek satış olduğunu savunarak iddiaya karşı koymuşlardır. Mahkeme hiçbir gerekçe göstermeksizin subut bulmadığından bahisle davanın reddine karar vermiştir. Dosyada mevcut akit tablosuna göre murisin çekişmeli taşınmazı 15.12.1981 tarihinde 750.000 TL bedel göstermek suretiyle davalı Yaşar N.'e onun da 10.8.1982 tarihinde 1.300.000 TL. bedel belirtilerek diğer davalı Nur O'a temlik ettiği anlaşılmaktadır. İddia ve savunma açısından 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı içtihadı birleştirme kararı doğrultusunda çekişmenin çözümü murisin asıl iradesinin saptanmaı ile mümkündür. Gerçekten kişilerin hayattayken yartıkları iç dünyalarını ilgilendiren hukuki işlemlerindeki amacın tesbiti kolay olmamakla beraber, arzuların açığa vuruluş biçimi yaşam tarzı kendi mirasçıları ve yararlandırmayı amaçladığı kişi veya kişilerle olan özel ilişikileri ile objektif, subjektif olguların sağlıklı bir biçimde yorumlanması sonucu gerçek amaç ile göstermelik amacın ayırdedilmesi mümkün olabilir. Borçlar Yasasının 18. maddesinde "Bir sözleşmenin şekil şartlarının tesbitinde iki tarafın gerek yanılarak gerekse sözleşmedeki gerçek amaçlarını gizleyerek kullandıkları deyimlere (yaptıkları tasarruflara) bakılmayarak onların asıl ve ortak amaçlarının aranması" gerçeği vurgulanmıştır. Mirasçısından mal kaçırmayı düşünen kişi bağışının (Temlikinin) etkinliğini yitirmemesi için gerçek kastını gizleme çabası içine girebilir. Hatta 3. kişiyi de amacına araç kılabilir. Belirtilen ilkeler ışığında tüm dosya kapsamı ile maddi olaya bakıldığında murisin temlik tarihinde 71 yaşında ve bekar olduğu anlaşılmaktadır. SSK.ndan emekli aylığı almakta, zaman zaman da emekli olduğu gazeteden maddi destek görmektedir. Bu durumdaki bir kişinin içinde barındığı malvarlığı olan evini satması için ciddi nedenlerin bulunması gereği kuşkusuzdur. Aksinin düşünülmesi hayatın olağan akışına toplumumuzun taşınmazla ilgili değer yargıları ve meseleye bakışına aykırıdır. Nitekim bu hususta benimsenebilir bir savunma getirilmemiştir. Satışın taşınmaz bedelinin faiz gelirinden yararlanma amacıyla yapıldığına dair beyanlar ileri sürülmüşse de bu amacı taşıyan kişinin anapara üzerinde tasarrufta bulunması muhakkak ki düşünülemez. Oysa murisin terekesinden satış bedelinin çıktığı ne iddia edilmiş ne de böyle bir paranın varlığı subuta ermiştir.
Öte yandan murisin 1981 yılında temlik ettiği taşınmazda ölüm tarihi olan 1986 tarihine kadar bedelsiz oturduğu çekişmesizdir. Emekli ikramiyesinin yarısına yakın bir bölümü taşınmazı satın aldığını belirten davalı yaşar N.'in uzunca bir süre taşınmazdan yararlanamadığı gibi gelirinden de istifade etmemesi olağan bir durum olarak düşünülemez. Diğer taraftan murisin sıkıntıda olduğunu ifade eden ve satışı bu nedene bağlayan davalı Nur O.'ın başlangıçta bu hali bilmesine ve yeterli ekonomik olanağa sahip bulunmasına rağmen taşınmazı temellüke yanaşmayıp sonradan 3. kişiden murise yardımcı olma düşüncesi ile temellük iddiası ise tutarlı değildir.
Bütün bu olgular birlikte incelenip değerlendirildiğinde miras bırakanının asıl amacının satış olmadığı, 3. kişi ile el ve işbirliği yapmak suretiyle, evlatlık ilişkisi ailece benimsenmeyen mirasçısından mal kaçırmak düşüncesi ile çekişmeli taşınmazı muvazaalı olarak devir ve temlik ettiği açık bir gerçek iken, davanın reddine karar verilmesini isabetsizdir.
Diğer yandan mahkemece kurulan karar HUMK.nun 388. maddesinde öngörülen hususları kapsamamaktadır. Hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığı açıklanmamıştır. Gerekçeden yoksundur. Yasaya aykırıdır.
Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA 29.3.1991 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.