 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1990/12947
K: 1990/13852
T: 29.11.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edildiğinden, dosya incelendi; gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, gabin hukuksal nedenine dayalı iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ise de, öncelikle B.K.nun 21. maddesinde ifadesini bulan gabinin irdelenmesinde yarar vardır.
B.K. nun 21. maddesine göre bir akitte ivazlar arasında açık bir nisbetsizlik bulunduğu takdirde, eğer gabin mutazarrının müzayaka halinde bulunmasından veya istifade suretiyle vukua getirilmiş ise, mutazarrır bir sene zarfında akdi feshettiğini beyan ederek verdiği şeyi geri alabilir. Gabinden söz edebilmek için, aynı anda üç unsurun birlikte gerçekleşmiş olması gerekir. Objektif unsur olan edimler arasındaki açık oransızlıktan amaç, ilk bakışta herkesin gözüne çarpan oransızlık olup akdin yapıldığı anda mevcut olmalıdır. Gabin subjektif unsuru ise ikiye aykırılır;
a) Müzakaya hali: Ekonomik nedenlere dayanabileceği gibi, diğer nedenlere de dayanabilir.
b) Sömürme kastı : Bunun için, sömüren tarafın sömürülen tarafın içinde bulunduğu zayıf zor durumu, açık oransızlığı bilmesi ve bu olguyu sömürmeyi yararlanmayı istemesi gerekir. Yani bundan çıkar sağlamayı arzulama söz konusu olmalıdır.
Somut olayda davacı, ailesiyle aralarında boşanma davası görüldüğü sırada eşinin şikayeti üzerine tutuklanmış, çocuklarıyla arası iyice açılmış, ruhsal yıkım ve yalnızlık duygusu içerisinde iken, cezalı, davacının bu ince ve manevi müzayaka durumunu sezinlemiş, hatta zengin ve çevre sahibi olduğu güven ve izlenimini vererek davacıya yaklaşmıştır. Yanların tahliyesinde sonra, ailesi davacıyı ortak eve almamış, işte bu müzayaka halinde olan davacı, dava konusu taşınmazın davalıya 19.4.1988 tarihinde 6,5 milyon liraya satmıştır. Bu tarihten sonra da davalı ortadan kaybolmuştur.
Nitekim temyize konu dava, davalının yokluğunda yürütülmüş adres belli olmadığından tebligat ilanen yapılmıştır.
Yukarıda açıklanan olgular tüm tanık anlatımları, ve özellikle yanların tutuklu arkadaşı H.B'nin beyanlarıyla duraksanmaya yer bırakmayacak biçimde saptanmaktadır. Böylece olayda subjektif unsurların gerçekleştiğinin kabulü zorunludur. Bu aşamada, hemen belirtmek gerekir ki, gabin nedenine dayalı davalar her türlü delille kanıtlanabilir.
Öte yandan, dava dışı kişilerin, davalıdan olan alacakları nedeniyle yaptıkları icra takipleri sırasında bilirkişi raporlarıyla dava konusu taşınmazın 43 milyon değerinde olduğu ve 6.5 milyon liralık satış bedeli ile arada açık bir oransızlığın varlığı kuşkusuzdur. Kaldı ki davacı elinde bulunan ve satış bedeline karşılık olup olmadığı anlaşmayan çek te karşılıksız çıkmıştır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle reddedilmesi doğru değildir. Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü, HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine 29.11.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.