 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1990/11200
K: 1990/6800
T: 18.05.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, davalı dini derneğin (Cemaatin) Lozan andlaşma ve mektuplarında öngörülen amacın dışında kullanmasından ötürü 783 (281) ada 2 parsel sayılı taşınmaz tapu kaydının iptal ve adına tesçilini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece verilen davanın reddine ilişkin karar, yasal süresi içerisinde duruşmalı inceleme yapılması isteği ile davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Osmanlı İmparatorluğu döneminde ilk kez yabancı özel kişilerin yurdumuzda taşınmaz mal edinmelerine sınırlı olarak 7 safer 1284 tarihli "Tabeyi Ecnebiyenin Emlaka mutasarrıf olmaları hakkında Kanun" ile olanak tanınmıştır. Tüzel kişilerin ise ilk defa 16 Şubat 1328 günlü "Eşhası Hükmüyenin Emvali Gayrimenkuleye Tasarruflarına Mahsus Kanunu Muvakkat" ile kayden taşınmaz mal edinmeleri sağlanmıştır. Ancak, bu yasa yabancı Tüzel Kişileri kapsamı dışında tutmuştur.
Ne varki 7 sefer 1284 tarihli yasadan önce ve sonra Ferman, İrade ve Bakanlar Kurulu Kararlarıyla yabancıların yurdumuzda kilise, manastır, okul, hastane, dispanser, papaz evi gibi dini, ilmi ve hayri binalar yaptırmalarına ve kuruluş ve amacı dışına çıkmamak koşuluyla faaliyette bulunmalarına izin verilmiştir. Bu gibi irade, ferman ve Bakanlar Kurulu izni ile yapılan kuruluşların hakkındaki kanun çıkarılıncaya kadar devam etmiştir. Bu arada şunu da belirtmek gerekir ki 2. Teşrini evvel 1330 tarihli yasaya dayanılarak çıkarılan 1.4.1334 günlü talimatname ile ferman, irade yada Bakanlar Kurulunca verilen izin ile kurulmuş ve fiilen mevcut olan bu gibi kuruluşların Devletçe tanınması keyfiyeti anılan yasa ve bu talimatnamede öngörülen koşullara bağlanmıştır. Bu aşamadan sonra Lozan Andlaşması ve Mektupları ile Cumhuriyet dönemi yasaları yürürlüğe girmiştir. Özellikle Medeni Yasa, 2644 ve 442 sayılı yasalarda konuya ilişkin buyurucu nitelikte hükümlere yer verilmiştir.
Lozan Andlaşması ve Mektupları ile Türk Hükümeti; Osmanlı İmparatorluğu döneminde 30.1.1914 den önce var oldukları tanınmış bulunan İngiltere, Fransa ve İtalya Devletlerine bağlı dini, ilmi ve hayri nitelikteki kuruluşların varlığını tanımayı sözleşme ve mektuplarda belirtilen koşullarla kabul etmiştir. Ancak, 30.10.1914 tarihinden önce fiilen var olduklarının ve Osmanlı İmparatorluğunca tanınmış bulunduklarının kabulü için en azından:
1 - Bağlı bulunduğu Devletin iç hukukuna göre 30.10.1914 den önce tüzel kişiliğe sahip bulunması ve halen sürdürüyor olması.
2 - Ferman, İrade yada Bakanlar Kurulunca verilen izin gereğince kurulduğunun mutlaka belgelendirilmesi.
3 - Kuruluşuna esas olan belgede (ferman vs.) belirlenen sınırların dışına çıkılmadığının saptanmış olması (amaç ve kullanım bakımından)
4 - Kullanmanın gelir temin etmek amacına dönüştürülmemiş bulunması koşullarının gerçekleşmesi gerekir.
Somut olaya gelince, davacı Hazine davalı kuruluşun 1900 li yıllarda feshedildiği için tüzel kişiliğin bulunmadığını, Türk Hükümeti tarafından tanındığının belgelendirilmediğini adına yapılan tescilin 2644 sayılı yasanın kamu düzenine ilişkin 3. maddesinde öngörülen koşulları taşımadığını, aksinin kabulü halinde dahi küçük bir kilise ve manastır binası ile hizmet verirken, 1945 yılından itibaren ek binalar yaptırıp otel, lokanta vs. olarak kiraya vermek suretiyle amacı dışına çıktığını ileri sürerek tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Davalı ise, Lozan Mektuplarıyla tanınan kurumlardan olduklarını, tüzel kişiliğe sahip bulunduklarını, kilise ve eklentilerinin bakım, onarım, rahip ve çalışanların ücretleri ile arsa ve bina vergilerinin ödenebilmesi, bu arada asli görevin sürdürülebilmesi ve sürekliliğinin sağlanabilmesi için eskiden okul olarak kullanılan yer ile bir kısım ek binaların kiraya verilmesinin amaç dışına çıkma sayılamayacağını savunmuştur. Çekişmeli taşınmazın kadastro tutanağına göre kadastro postasınca 20.9.1326 gün ve 51 sıra numaralı tapu kaydına dayanılarak tahdidi "Ogusten dölosompriyon Fransız Rahiplerinin ruhban muamabet medresesi ve manastır" adına 16.5.1942 günü yapılmış ve 24.3.1943 günlü komisyon kararı ile de bu kez 22.2.1943 tarih 56 sıra numaralı tapu kaydından bahisle malik sütunu "Ogustendi dölasompriyon nam Frahsız Rahipleri" olarak düzeltilmiş ve bu şekliyle tapuda 24.3.1943 günü sicil oluşturulmuştur. Revizyona tabi tutulan 56 sıra nolu kaydın edinme hanesinde "Sur Oblat Dölasompsiyon nam Fransız Rahipleri" namına kayıtlı iken 1000 lira bedelle "Ogustendi dölasompsiyon nam Fransız Rahipleri adına satış ve tevhitle oluşturulduğu belirtilmesine karşın maliki "Ogustendi Dölasompsiyon nam Fransız Bahipleri" gösterilmiştir. Davaya konu taşınmazın kilise ve rahip evi ile 4500 m2lik bahçe (yeşil alan) dışında kalan bölümün üzerindeki binaların otel, lokanta, klüp, bar, jimnastik salonu, yüzme havuzu, tenis kordu niteliği ile ticari sektörler halinde kiraya verilmek suretiyle amaç dışında kullanıldığı yerinde yapılan uygulama, bilirkişi raporu, kira bağıtları gibi kanıtlarla kesinlikle saptanmıştır. Kaldıki bu yön davalı tarafın kabulündedir. Öte yandan dosyada davalı kuruluşun Fransa'da gösterilen merkezinin ve adresinin saptanamadığına ve Fransız Resmi Makamlarından bu isimde bir kuruluş bulunduğundan bilgileri olmadığına ilişkin Dış İşleri Bakanlığının resmi yanıtı vardır.
Ayrıca Fransızca "Grand Laroussö" ansiklopedisinin davalı kuruluşla ilgili bölümünde 1850 yılında ortaya çıkan bir dini görüşün sahibi kişilerce oluşturulan bu kuruluşun 1900 senesinde feshedildiğinden söz edilmektedir.
Hal böyle olunca, çekişmeli taşınmazın kadastro öncesi ve sonrasına ait tapu kayıtlarının ilk yazımından son durumuna kadar dayanağı belgelerle birlikte, bütün intikallerinin onaylı örneğinin getirtilmesi yada uzman bilirkişi aracılığı ile incelettirilmesi, davalı kuruluşun tüzel kişiliği bulunup bulunmadığının kesinlikle saptanması ve tüm kanıtların yukarıda değinilen yasal düzenleme ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 6.5.1953 gün ve 2/101-4/28 sayılı kararı ışığında değerlendirilip tartışıldıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilmek suretiyle yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir. Temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 16.5.1989 tarihinde yürürlüğe giren Av. ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 100.000 lira duruşma Av. parasının temyiz edilenden alınmasına ve peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine 18.5.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.