 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1989/1120
K: 1989/4829
T: 18.04.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Yanlar arasında görülen davada;
Davacı, çekişmeli 2491 parsel sayılı taşınmazın bedelinin bacanağı, amcaoğlu ve aynı zamanda vekili olan davalı aracılığı ile ödenerek satın alındığı ve anlaşma gereği iadeli ferağ koşuluyla kaydın onun üzerine geçirildiği halde geri vermeye yanaşmadığını ileri sürerek tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece verilen, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece verilen, davanın reddine ilişkin karar süresi içerisinde duruşmalı inceleme yapılması isteğiyle davacı vekili tarafından temyiz edilmekle gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı, yurt dışında çalıştığını, izinli bulunduğu 1987 yılı ocak ayı içinde Mustafa Ç. ile çekişmeli taşınmazın satışı, bedelin ödenmesi ve tapunun devri konusunda anlaşma yaptıklarını, satış bedeli ödendiğinde ileride kendisine temlik etmesi koşuluyla tapudaki devrin maliki olduğu kamyonun adına çalıştırılması için vekil tayin ettiği amcasının oğlu ve aynı zamanda bacanağı olan davalı Bektaş C. üzerine yapılması hususunu dahi kararlaştırdıklarını, satış parasını bayiine davalı aracılığı ile ödediğini, borcun bitmesinden sonra kaydın 12.6.1987 günü davalıya aktarıldığını, ne var ki eşinden boşanmasını kabullenemeyen davalının geri vermeye yanaşmadığını ileri sürerek tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Savın bu ileri sürülüş biçimi ve açıklanan niteliğine göre, davanın yanları arasındaki hukuki ilişkinin inanç sözleşmesinden kaynaklandığı açıktır.
Bilindiği ve 5.2.1947 gün ve 20/16 sayılı inançları birleştirme kararında belirtildiği üzere inanç sözleşmesi, inanç gösterilen bir hakkın kullanılmasında davranışlarını inanç gösterenin saptadığı amaca uydurmak borcunu yükler. Diğer bir anlatımla inanç gösterilen kişi inanç gösteren namına yapılacak bir işlemden sonra taşınmazın mülkiyetini inanç gösterene aktarma yükümlülüğü altına girmiş ise buna uyulmaması halinde yükümlülüğün dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi elbette istenebilecektir.
Ne var ki bu tür bir sav ancak yazılı kanıtla kanıtlanabilecektir. Kuşkusuz yemin kanıtına da başvurabilecektir.
Hal böyle olunca, uyuşmazlığın inanç sözleşmesi niteliğine göre soruşturma ve değerlendirme yapılarak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hükme varılması isabetsizdir. Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle açıklanan nedenlerden ötürü H.U.M.K.nun 428 inci maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA 18.4.1989 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.