 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1989/10480
K: 1990/190
T: 16.01.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Yanlar arasında görülen davada; Davacı, Medeni yasanın komşuluk hukukuna ilişkin hükümlerine aykırı yapılanmanın yıkım suretiyle eski hale getirilmesini istemiştir.
Mahkemece görevsizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine ve dosyanın görevli Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesine dair verilen karar yasal süresi içiresinde duruşmalı inceleme yapılması isteği ile davacı vekili tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Dava, komşuluk hukukuna iişkin Medeni Yasasının 661. maddesinden kaynaklanan yıkım suretiyle eski hale getirilmesi isteğine ilişkin olup, Mahkemece görev yönünden dava dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
Bilindiği ve Hukuk Genel Kurulunun 14.9.1983 gün 1980/1-2378 esas, 1983/814 karar sayılı kararında belirtildiği ve benimsendiği üzere komşular arasında çıkabilecek çıkar çatışmalarını düzenleyen Medeni Yasanın 661. maddesi taşınmaz malikini yada kullananını komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıktan kaçınmakla yükümlü tutmuştur. Eş bir anlatımla yasa koyucu komşuluk hukukuna egemen olan genellik, eşitlik ve komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını dengeli bir şekilde düzenleme ve bir arada yaşamak durumunda olan komşuların ekonomik ve sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemek suretiyle aralarındaki barışı korumak istemiştir.
Medeni Yasanın 661. maddesinde de "Bir kimse mülkünü kullanırken hale sınai işler yaparken komşusuna zarar verecek her türlü taşkınlıklardan çekinmeğe mecburdur. Hususiyle mazarrat ve gayrimenkulün mevki, mahiyetine ve mahalli örfe göre komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi geçen gürültüler ve sarsıntılar yapmak duman ve kurum, rahatsızlık veren sair toz, buğu, koku çıkartma memnudur" hükmüne yer verilmiştir.
Bu hükmün yüklendiği yükümlülük mülkün kullanılmasında komşuya zarar verecek taşkınlıklardan sakınmaktadır. Taşkınlıktan maksat ise, komşuluğun olağan hoşgörü sınırlarını aşan ve komşu taşınmaz zararına aşırı derecede etkili olabilecek iş ve eylemlerdir.
Öte yandan kullanmanın taşkınlık sayılıp sayılmayacağının belirlenmesinde, taşınmazın bulunduğu yerin, kullanma amacının, niteliğinin konuya ilişkin yasal düzenlemelerin ve yasal boşluk bulunması halinde, yöresel örfünde gözönünde tutulması gerekir. Bu tür uyuşmazlıkların çözümünde yargıç gerek zararı saptama, gerekse zararı giderici önmeleri bulma yönünden her somut olayın özelliğini gözetmek, çıkar çalışmalarını olaya en uygun düşecek şekilde bağdaştırmak ve özverileri denkleştirmek durumundadır.
Somut olayda davalı şirkete ait ... otelin yer aldığı parselde davalı Belediye yönetimince imar planı değişikliği yapılmış ve ilave iki kat ve bazı yan tesisler yapılması için inşaat ruhsatı verilmiş ise de, bundan zarar gördüğünü ileri süren davacı tarafından idari yargı yerinde açılan dava sonucunda iptal edilerek kesinleşmiştir. Anılan idari davanın görüldüğü sırada aynı konudaki davalı Belediyenin aldığı yeni karar ile verilen ruhsatın iptal edilenin kapsamını aşmadığı da kuşkusuzdur.
Davada komşuluk hukukuna dayanıldığı olgusu ise, tartışmasızdır.
Hal böyle olunca, davanın esasına girilerek değinilen yönde soruşturma yapıldıktan sonra ortaya çıkacak durum çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, değerlendirme ve niteledirmede yanılgıya düşülmek suretiyle yazılı olduğu üzere hüküm verilmesi isabetsizdir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü, H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 16.5.1989 tarihinde yürürlüğe giren Av. ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 100.0000 lira duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden tahsiline, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.1.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.