 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1989/103
K: 1989/3661
T: 28.3.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
743/m.650
DAVA VE KARAR : Mahkemece 847 parselin 16185 m2 lik bölümüne elatmanın önlenmesine, bu yer üzerindeki ağaçların söktürülmesine ve 300.000 lira ecrimisilin tahsiline dair verilen karar yasal süresi içerisinde duruşmalı inceleme yapılması isteği ile davalı ve temlik davacıları vekili tarafından temyiz edilmekle, ( ... ) gereği görüşülüp düşünüldü:
Esas dava, tapuya dayalı elatmanın önlenmesi, dikilen ağaçların söktürülmesi, beş yıllık ecrimisil tutarı 300.000 liranın tahsili; karşılık dava ise iyiniyetle meyve bahçesi yetiştirildiğinden bahisle temliken tescil isteğine ilişkindir.
Yerel mahkemece karşı kararda "davanın kabulüne ve elatmanın önlenmesine, temyiz yolu açık olmak üzere..." denilmek suretiyle hüküm kurulduktan sonra Hukuk Yargılama Yöntemi yasasının 388, 389. maddelerine aykırı biçimde gerekçeli karar "...davacıya ait 847 parsel sayılı taşınmazın 16.185 metrekarelik bölümüne davalı ve temlik davacılarının elatmalarının önlenmesine, bu yer üzerinde diktikleri ağaçların söktürülmek suretiyle kaldırılmasına ve 300.000 lira ecrimisilin tahsiline..." şeklinde yazılmış, karşılık davadan hüküm fıkrasında hiç sözedilmemiş ve böylece, oturum tutanağına geçirilen ve hükmün esasını oluşturan kısa karara aykırı ya da çelişik gerekçeli hüküm oluşturulamayacağı kuralı gözardı edilmiş, bu konuya ilişkin buyurucu yasa hükümlerine aykırı davranılmış ve yargının güvenirliliği ilkesine gölge düşürülmüştür.
Öte yandan, kabule göre de noksan soruşturmaya, yetersiz ve çelişik bilirkişi raporlarına dayanılarak hükme varılmıştır. Şöyle ki;
Yanlar çap komşusudur. Temlik davacıları tüm aşamalarda ısrarla zemindeki mülkiyet ve kullanma durumlarına nispetle genel bir tapulama "kadastro" pafta kayması olduğunu, yapılan ölçümle belirlendiği üzere zeminde herkesin tapusunda yazılı miktar kadar yer kullandığını, kayma durumunun yeni müktesiplerden birinin açtığı dava sonucunda ortaya çıktığını, nitekim esas davanın davacısı dahi hakkında açılan davada bu olguyu savunma olarak ileri sürdüğünü beyanla iyi niyetle yetiştirdikleri bahçe değerinin yer bedelinden fazla olduğu savı ile temliken tescil isteğinde bulunmuşlardır.
Pafta kaymasına ilişkin savunma tüm dosyalar içeriği ile doğrulanmakta ise de temlik davacılarının iyiniyetli sayılabilmesi için mevzii kaymanın varlığı yeterli değildir. Bunun için çok geniş kapsamlı ölçüm ve inceleme yapılarak kaymanın nedeni ve niteliği saptandıktan sonra bütün kanıtların birlikte değerlendirilmesi gerekir.
Böyle bir soruşturma ve değerlendirme sonucunda temlik davacılarının iyiniyetli olduklarının kabul edilmesi halinde bunların eşyaya bağlı ( ayna ilişkin ) kişisel hakka tutunarak Medeni Yasa'nın 655. maddesi aracılığı ile 650. maddesi gereğince yerin mülkiyetinin kendilerine verilmesini isteyebilecekleri gözönünde tutulmalıdır. Ancak temlik isteğinin kabulü için muhdesat sahibinin iyiniyeti yanında ayrıca muhdesatın daimilik arzeden, kalıcı ve esaslı nitelikte olması, işgal ettiği arz bedelinden fazla değerde bulunması ve yıkımın ya da sökümün aşırı zarar doğurması koşullarının da gerçekleşmesi zorunludur.
Ne var ki, yer ve muhdesat değerinin her davanın açıldığı tarihe göre belirlenmesi kuralına uyulmak gerekir. Oysa, somut olayda 5.10.1986 günlü bilirkişi raporunda esas dava tarihi 27.9.1983 günü itibariyle 430 adet narenciye ve 430 tane de şeftali ağacının 4.500.000 lira, 1986 yılına göre 8.170.000 lira değerde olduğu belirlenmiş, arazi değeri 1986 yılına göre 8.092.000 lira olarak hesaplanmış ve 1983 yılındaki yer değerinin ne olduğu açıklanmamıştır. Temlik davasında birleştirilmeden önce alınan bilirkişi raporundaki tüm hesaplamalarda esas dava günü 27.9.1983 tarihi esas alınmak suretiyle yapılmış ve gerek ağaç sayısı gerekse yer ve ağaç değerleri hakkında çok farklı sonuçlara ulaşılmıştır.
Son 28.6.1988 günlü bilirkişi raporu da 1988 yılı birim fiyatlarına göre düzenlenmiştir. Temliken tescil dava tarihine göre her hangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Bu bilirkişi raporları arasındaki açık farklılık ve çelişkilerin mantıki, inandırıcı ve bilimsel açıklaması yapılmış değildir.
Ayrıca, bilirkişiler tarafından farklı metod ve zamana göre hesap yapıldığı anlaşılmakta ise de arz ve ağaç değerinin belirlenmesinde kapitalizasyon faizi, çekişmeli ve benzeri arazi rantı, emsal alım satım değerleri, arazi yatırım geliri, tarım kredi faiz oranı gibi esaslı etkenlerin kıyaslama ve değerlendirilmesi yeterince yapılmamıştır.
Öte yandan temliken tescilin tüm koşulları oluşmadığı ve sökümün de aşırı zarar doğuracağı belirlendiği takdirde esas davanın davacısının ağaçlardan özel yararlanma dereceleri araştırılıp esas dava tarihindeki kaim ya da enaz bedeli üzerinden ona bırakılması ve temlik davacılarına da Medeni Yasasının 907. maddesinden kaynaklanan hapis hakkı tanınması yönü üzerinde hiç durulmamıştır.
SONUÇ : Hal böyle olunca, öncelikle usule aykırı ve kabule göre de noksan soruşturma ile yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılmak suretiyle yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir. Temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 420. maddesi uyarınca ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.