 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1988/82595
K: 1988/11450
T: 31.10.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasıda görülen tapu iptali ve tescili davası sonucunda, Yerel Mahkemece davanın reddine ilişkin karar yasal süresi içerisinde davacılar vekili taraından temyiz edilmekle; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacıların, çekişmeli taşınmazlara ve bu taşınmazdaki miras bırakanlarına ait paylara ilişkin olarak açtıkları işbu dava; mahkemece (...ölümden sonrayıda kapsayan vekaletname sarahatına uygun şekilde hareket eden vekilin, yaptığı işlemleri geçerli görüldüğü...) gerekçesiyle reddedilmiştir. Gerçekten, olayda vekilin temsil yetkisi çerçevesinde kaldığı; diğer bir deyişle, vekaletname ile kendisine verilen yetkiyi kullandığı anlaşılmaktadır. Ancak, davacılar davada verilen yetkinin miras bırakanın ölümünden 14 yıl sonra kötüye kullanıldığını ve vekaletname ile bir takım muvazaalı devirlere başvurulduğunu açıkça ileri sürmüşlerdir.
Hemen belirtmek gerekirki, Borçlar Kanununun gerek temsile, gerekse vekalet aktine yönelik hükümlerinden anlaşılacağı üzere, vekaleten temsil yetkisi kural olarak vekalet verenin yararına kullanılmalıdır. Eğer vekil, vekaletnameye dayalı temsil yetkisini kasten vekalet verenin zararına yada iş ve elbirliği yaptığı saptanan başka birinin yararına kullandığı takdirde, yapılan işlem, temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalmış olsa bile vekalet vereni (temsil olunanı) bağlamaz. Böyle bir davranışıyla vekil vekalet görevini kötüye kullanmakta, yetkisini kötüye kullandığını bilerek vekil ile sözleşme yapanda hakkını kötüye kullanan kişi durumuna düşmektedir. Değinilen ilkeler, öğretide ifade edildiği gibi (Prof. Dr. T.E.Temsil; 1961, sahife 85 ve Borçlar Hukuk 1963, sahife 255 vd.). Federal Mahkeme ve Yargıtay Kararlarında da vurgulanmış bulunmaktadır (HGK.nun 13.2.1974 tarih, 524/103 sayılı kararı).
O halde, yanların gösterecekleri delillerin eksiksiz toplanması, özellikle çekişmeli payların temlik taihindeki gerçek değerlerinin saptanması, ondan sora toplanan tüm delillerin hayatın olağan akışı, olayın kendine özgü yönleri gözetilmek suretiyle yukarıda değinilen ilke çerçevesinde değerlendirilmesi ve varılacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, noksan soruşturma ve değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir.
Davacıların temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün belirtilen nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 31.10.1988 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.