 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1988/7914
K: 1988/8308
T: 08.07.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Burhaniye Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 24.6.1987 gün ve 354-216 sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan 25.2.1988 gün ve 13411 - 2078 sayılı kararın düzeltilmesi, süresinde davalı vekili tarafından istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava konusu 1167 ve 1672 parsel sayılı taşınmazların tarafların ortak miras bırakanları (N.K.)'ün toplam malı olduğu 1967 yılında ölümü ile dosyadaki veraset belgesinde isimleri yazılı mirasçılarına intikal ettiği, tapulama tesbitlerinin dayanağı olan ve murislerine ait bulunan tapuların, anılan paselleri kapsadığı, miras taksimine ilişkin yazılı sözleşme yapılmadığı yanlar arasında taşıtışmasızdır.
Davacılar, miras bırakanın ölümünden sonra mirasının taksim edilmediğini, hal böyle iken, tapulamaca dava konusu taşınmazların harici ve rızai taksimden sözedilerek müstakilen davalı adına tesbit ve tesçil olunduğunu ileri sürüp, miras payları oranında iptal ve tescil istemişlerdir.
Davalı da 1969 yılında mirasın haricen rızaen kendi aralarında taksim edildiğini, bu nedenle bazı mirasçıların kendilerine düşeni takasa tabi tuttuklarını, üçüncü kişilere sattıklarını, buna dair dosyadaki resmi belgelerin ve yıllardır süregelen fiili tarruf durumunun taksim vergisini doğruladığını savunmuş, tanıklarını dinletmiş, belgelerini sunmuştur.
Mahkemece, Medeni Kanunun 611'inci maddesine göre, tapulu taşınmazlara ilişkin miras taksiminin, tüm iştirakçilerin katıldığı yazılı bir sözleşme ile yapılması gerekeceğinden ve böyle bir belge de ibraz edilmediğinden bahisle ve salt bu gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş, taraf tanıklarının sözleri, dosyadaki diğer yazılı deliller değerlendirilme dışı bırakılmıştır.
Dairece iptal hükmü onanmıştır.
Bu kez Davalı Vekilinin karar düzeltme isteği üzerine dosya yeniden incelendi.
Mahkemenin, "Medeni Kanunun 611 inci maddesine göre, tapulu taşınmazlara ilişkin taksim sözleşmesinin yazılı olması ve taksime tüm iştirakçilerin katılması gerektiği" yolundaki gerekçesi doğrudur.
Ne var ki; hüküm yürürlükte bulunan 766 sayılı Tapulama ve hükümden sonra yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Yasaları, "tasfiyeyi" amaçladığı için Medeni Kanunun bazı ana kurallarından ayrılmış ve bünyesinde özel hükümler getirmiştir. Bulardan biri de 766 sayılı Kanunun 34 ve 3402 sayılı Kanunun 15 inci maddesidir. Bu Bu maddelere göre, terekedeki taşınmaz mallar tapulu ya da tapusuz olsun, taksim edildikleri "belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanları ile" kanıtlanabilir. Anılan yasaların uygulama alanlarında yasa koyucu, miras taksimini ille de resmi bir şekle tabi tutmamış, tapulu- tapusuz ayırımına gitmemiş, bu konuda yerel bilirkişi veya tanık sözlerini bile yeterli bulmuş, taksime katılmayan bir mirasçının tapulama tesbiti sırasındaki kabul beyanın sonradan verdiği icazeti geçerli saymıştır. Yıllardır. Kararlılık içinde süregelen yargısal uyğulamalar da bu yoldadır. (Bkz. Tapulama Kanunu Şerhi, Husret OZANALP, 1976 baskı, sagifi 488-497 (B.K.'nun madde 38) 24.5.1985 tarih 2/5 sayılı İnançları Birleştirme Kararı.)
O halde mahkemenin bu özel hükmü bir tarafa bırakıp Medeni Kanunda yeralan ana kuraldan hareket ederek sonuca gitmesinin doğru olmadığı ve Dairece de yanılgıya düşülerek kabule ilişkin hükmün onandığı, davalı vekilinin karar düzeltme isteğinin yerinde olduğu bu kez yapılan inceleme sonunda anlaşılmıştır.
SONUÇ : 1 - Dairenin onamaya ilişkin 25.2.1988 gün ve 13411/2078 sayılı kararının, karar düzeltme yolu ile ortadan kalıdırılmasına ve Yerel Mahkeme hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü H.U.M.K.'nun 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA 8.7.1988 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.