 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1988/753
K: 1988/1822
T: 22.02.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Meriç Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 17.11.1986 gün ve 106- 353 sayılı hükmün onanmasına dair Daireden verilen 9.6.1987 gün ve 4658 - 5471 sayılı kararın süresi içinde tashihen tetkiki davalılar tarafından istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davaya konu taşınmazı (İ.) oğlu (A.) evlatları (F.D, (Z.) ve (i.)'in bu taşınmazı, 29.7.1950 tarihli harici senet ile üçüncü kişi olan davalılardan miras bırakanı (babaları) (Ü.T.)'a satarak ,onun zilyetliğine terkettikleri, taşınmazda 1950 harici satış tarihinden bu yana (Ü.)'in ve ölümüyle de davalılaran zilyet ola geldikleri ve zilyetliğin dava tarihi itibariyle 33 (otuzüç) seneye ulaştığı mahkemece yapılan inceleme ve uygulama sonunda açıkça saptanmıştır. Her ne kadar, tüm tapu paydaşlarının harici satışa katıldıkları kanıtlanamamış ise de, paylarını satıp, zilyetliklerini devreden paydaşlar yönünden davalıların savunmalarının gözardı edilemeyeceği kuşkusuzdur. Bilindiği gibi gerek hükümden önce yürürlükte olan 766 sayılı yasanın 92, gerekse hükümden sonra yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Yasanın 33/son maddelerinde kadastrosuna başlanan bölgede yasaların zilyede tanıdığı hakların leyh ve aleyhine açılacak davalarda iddia ve def'i olarak ileri sürülebileceği..." öngörülmüştür. O halde, Meriç ilçesinin kadastro bölgesi olduğu dikkate alınarak olayda yukarıda değinilen yasaların zilyede tanıdığı hakların (mülga 766 sayılı Yasanın 32)c ve sonradan yürürlüğe giren 3402 sayılı yasanın 13-B, b maddelerinde belirtilen hakların) paylarını haricen satan (F.), (Z.) ve (İ.) yönünden (onların paylarına hasren) davalılar yararına gerçekleştiği, davacının da bu durumu bilen ya da bilmesi gereken kişi durumunda olduğu kabul edilmeli ve davacıya geçen tapu kaydının paylarını önceden haricen satmayan öteki paydaşların toplam payları hakkında hukuksal değerini koruduğundan sözedilmek suretiyle yalnızca o payların üzerinde yaratılan muaraza ve müdahalenin önlenmesine karar verilmelidir.
Anılan hususlar, karar düzeltme isteği üzerine bu kez yapılan inceleme sonunda anlaşıldığından H.U.M.K.nun 440 ıncı maddesi uyarınca davalıların karar düzeltme isteğinin kabulü ile Dairenin yanılgılı değerlendirmeye dayanan 9.6.1987 tarih 4658- 5472 sayılı onama kararının ortadan kaldırılmasına;
Meriç asliye Hukuk Mahkemesinin 17.11.1986 tarih 106- 353 sayılı kararının belirtilen nedenlerden ötürü H.U.M.K.'nun 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA (...) 22.2.1988 tarihide oybiriliğiyle karar verildi.