 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E:1988/5872
K:1988/9388
T:12.09.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
* KADASTRO DIŞI BIRAKILAN YER
* İKİNCİ KADASTRO İŞLEMİ
ÖZET : Yeni Kadastro Yasası ile, kadastro dışı bırakılan yerler için yeniden kadastro yapılacağı öngörülmüştür. Ancak, ne zaman yapılacağı belli olmayan ikinci kadastro işlemi için mülkiyet hakkı askıya alınarak genel mahkemede dava açılmasına engel olunamaz.
(766 s. Tapulama K m. 46)
(3402 s. Kadastro K m. 22/1-2)
Taraflar arasında görülen tescil davası sonunda, Yerel Mahkemece verilen görevsizlik kararı yasal süre içerisinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz edildiğinden dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı, tapu kaydıyla maliki olduğu taşınmazın bir bölümünün tapulamaca tesbit dışı bırakılan alana katıldığını ileri sürmüş, tesbitin iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur. Mahkemece, "... çekişmeli taşınmazın 3402 sayılı Kanunun 22/2. maddesi uyarınca kadastrosunun yapılması gerektiğinden" bahisle görevsizliğe karar verilmiştir. Gerçekten, 3402 sayılı Yasanın 22/1. maddesinde, önceki 766 sayılı Yasanın 46. maddesine paralel olarak, (evvelce tesbit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastrosu veya tapulaması yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosunun yapılamıyacağı, yapılmış olan ikinci kadastronun bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılacağı.) öngörüldükten sonra, ikinci fıkrasında, (Tapulama veya kadastro çalışmalarında tesbit dışı bırakılan tapuda kayıtlı taşınmaz mallar ile kamu kurum ve kuruluşlarına ait yerlerin bu kanun hükümlerine göre, kadastrosunun yapılacağı belirtilmiş bulunmaktadır). Hemen belirtmek gerekir ki, anılan hükümle, yasanın birinci maddesine ve (... Tapulama sırasında bir yerin, tapulama dışı bırakılması da bir tapulama işlemi olup, kesinlik kazandıktan sonra tapulama idaresinin veya Tapulama Mahkemesinin tapulama dışı bırakılmış yere el koymak ve o yerin hukuksal durumunu değiştirmek yetkileri yoktur...) şeklindeki kararlılık kazanmış yargısal uygulamaya bir ayrıcalık getirilmiş ve koşulları oluştuğu takdirde önceden tapulama yada kadastro dışı bırakılan yerlerin sonradan yeniden kadastroya tabi tutulacağı vurgulanmıştır. Nevar ki, bu durum (yasal düzenleme) yeni bir kadastro işlemi yapılıncaya değin, kayda davalı mülkiyet hakkının genel mahkemede dava yoluyla ileri sürülemeyeceği anlamında yorumlanamaz. Zira, ne zaman yapılacağı belli olmayan bir süreye bağlanarak, mülkiyet hakkı askıya alamaz. Başka bir anlatımla mülkiyet hakkının dava yoluyla kullanılması, salt kadastro işleminin yapılmasına kadar ertelenemez. Tesbit dışı bırakılan yerde 3402 sayılı Yasanın 22/2. maddesi gereğince kadastro faaliyeti başlamış ve çekişmeli taşı~mazın tutanağı da düzenlenmiş ise, Genel Mahkemenin görevinin sona ereceği ve dosyanın Kadastro Mahkemesine devrinin gerekeceği kuşkusuzdur.
Somut olayda, 3402 sayılı Yasanın getirdiği yeni düzenlemeye dayanılarak çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde kadastro faaliyetine başlanıldığı, yada bu konuda ilgili mercilere başvuruda bulunulduğu taraflarca bildirilmediği gibi, böyle bir faaliyetin veya girişimin olmadığı da dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
O halde, işin esasının incelenerek varılacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerekirken, 3402 sayılı Yasanın 22/2. maddesine yanılgılı anlam verilmek suretiyle görevsizliğe hükmedilmesi isabetsizdir.
Davalı Hazinenin temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.9.1988 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.