 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1988/1676
K: 1988/4305
T: 07.04.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonucunda Yerel Mahkemece verilen red kararı yasal süre içerisinde davacılar tarafından temyiz edilmekle dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacılar çaplı yere davalının haklı bir neden olmaksızın elattığını ileri sürerek önlenmesini ve ecrimisilin tahsilini istemişlerdir. Davalı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacılardan izzettin tarafından davalıya karşı Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan davanın vazgeçme nedeniyle reddedilip kesinleştiği, bu nedenle kesin hükmü oluştuğu, diğer davacıların da müstakilen dava açmak hakları mevcut olduğu halde İzzettin ile birlikte dava açmalarında iyi niyetli olamıyacakları gerekçe gösterilmek suretiyle dava reddedilmiştir.
Dava konusu taşınmazın müşterek mülkiyet üzere davacılar adına tapulu olduğu getirtilen kayıtlarından anlaşıldığı gibi, bu husus Mahkemeninde kabulündedir. Müşterek taşınmaz malın paydaşlarından herhangi birisinin diğer paydaşları temsilen taşımaza elatan kişi hakkında elatmanın önlenmesi davasını açabileceği MK.nun 625. maddesi gereğidir. Diğer taraftan bilindiği ve Usulün 237/2. maddesi hükmünde de açıkca vurgulandığı gibi kesin hükmün varlığından söz edilebilmesi için, daha önce verilen ve kesinleşmiş olan hükme ilişkin davacı ile sonradan açılan davada iki tarafın, dava konusunun ve sebebinin aynı olması gerekir. Bir başka anlatımla, aynı taraflar arasında aynı konu hakkında ve aynı sebebe dayanılarak daha önce bir dava açılmış ve verilen hükmü kesinleşmiş ise o konuda kesin hüküm var demektir. Gerçekten davacılardan İzzettin tarafından davalı hakkında açılan tahliye ve alacak davası (vazgeçme) nedeniyle reddedilip kesinleşmiştir. Davacı o davada, dava sebebi (maddi vakıa) olarak (kira) akdine dayanmış ve davalının kiracılık sıfatı kabul edilerek kira bedellerinin ödenmemesi nedeniyle tahliyesi istenmiştir. Davalı ise kiracı olmadığını, taşınmaz mülkiyetinin kendisine ait bulunduğunu savunarak, açıkça mülkiyet uyuşmazlığı çıkartmıştır. Temyize konu olarak davada ise, davacı mülkiyet hakkına dayanmış ve davalının haklı bir neden olmadan taşınmaza elattığını ileri sürerek önlenmesini ve haksız işgal tazminatını istemiştir. Her iki davada dava sebebinin (dayanılan maddi olayların) farklı olması nedeniyle kesin hükmünden sözedilemez. O halde, işin esasının incelenmesi ve varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeye dayanılıp kesin hükmün varlığından ve kötü niyetten bahisle davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 7.4.1988 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.