 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1988/1410
K: 1988/4132
T: 04.04.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil, elatmanın önlenmesi davasında bozmaya uyularak yerel mahkemece verilen karar yasal süre içerisinde taraflarca temyiz edildiğinden dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dairenin 14.4.1986 tarih 3886 -4350 sayılı bozma ilamına uyularak yapılan yargılamanın son oturumunda hüküm sonucu olarak "davanın reddine" karar verilmiş iken, daha sonra yazılan ve kendi içlerinde de birbirleriyle çelişen gerekçeli kararlardan birinde kısa karara uygun olarak dava reddedilmiş, diğerinde ise davanın kabulünü öngören hüküm fıkraları yer almıştır. Böylece, kısa karar ile gerekçeli karar arasında açık bir çelişki ortaya çıkmıştır. HUMK.'nun 381. maddesi uyarınca Mahkeme, yanların iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Davadan tefhim ettiği kararla elini çeken hakim, artık bu kararını değiştiremez. Yargılamanın aleniyeti ve kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141 inci maddesi ile H.U.M.K.'nun 382 nci maddesine göre, aslolan tefhim edilmiş bulunan kısa karardır. Kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, aleniyet kuralına aykırı düşer ve Mahkeme kararlarına güveni ve saygınlığı sarsar. Bu nedenle, gerekçeli kararın tefhim edilen karara uygun olarak yazılması (düzenlenmesi) zorunludur. Anılan yön, kamu düzeniyle ilgilidir. Gerek öğretide (Bkz. B. Kuru. Hukuk Muhakemeleri Usulü, 4. bakı, 1982 cilt lll., sh. 2334) gerekse yerleşmiş yargısal uygulamada (HGK 25.6.1980 tarih 1978 -4- 1118 E, 2083 K. 3.H.D. 11.11.1986 tarih 10304 - 1037 - 1037, 4.H.D. 27.3.1981 tarih 3177-3994, 11.H.D. 10.11.1987 tarih 5656-6096 sayılı kararları) değinilen ilkeler tam bir ittifakla ifade edilmiş bulunmaktadır. O halde mahkemece, yapılacak iş kısa karara uygun olarak gerekçeli kararı düzenlemek, bunu yanlara tebliğ etmek, kanun yollarına başvurulması durumunda da gereğini yerine getirmekten ibarettir. Somut olayda, açıklanan ilkelerin gözardı edilerek, kısa karara uygun düşmeyecek şekilde gerekçeli karar düzenlenmesi isabetsizdir. Bunun yanısıra Harçlar Yasasının buyurucu hükmüne (Md. 30) rağmen, keşfen saptanan değerin noksan harcı tamamlatılmadan davaya bakılıp sonuçlandırılması da doğru değildir.
SONUÇ : Yukarıda belirtilen nedenlerle kararın davalı taraf yararına H.U.M.K.'nun 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA bozma nedenine göre de yanların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine 4.4.1988 tarihinde oybiriliğiyle karar verildi.