 |
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1988/10792
K: 1988/11601
T: 03.11.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı, (Sarıyer Asliye Hukuk Hakimliği)nden verilen 3.2.1988 gün ve 620/41 sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan 16.6.1988 gün ve 4748-7302 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davalı (dc) İsmiye vekili tarafından istenilmiş olduğundan dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü :
KARAR : Davacı, kayden satın aldığı çekişmeli dairelerde haklı ve geçerli bir nedene dayanılmaksızın oturulduğunu ileri sürmüş; dairelerin boşaltılmasını istemiştir. Davanın reddini savunan davalılardan İsmiye ise karşılık davasında; çekişmeli dairelerin boşandığı eşi tarafından kendisi ve üç çocuğu için biriken ve icra takibine konu yapılan nafaka borcunun ödenmesinin engellemesi amacıyla arsa payına bağlantılı olarak davacıya düşük bir bedelle satıldığını bildirmiş; İcra İflas yasasının 277 ve sonraki maddeleri gereğince iptal talebinde bulunmuştur. Gerçekten, İcra İflas Yasasının 277, 278,279 ve 280. maddeleri; borçlunun kötüniyetli hareketlerle mal varlığından çıkardığı veya böyle olmasa dahi borcun ödenmesine engel olan bağışlara yada yasanın bağış hükmünde saydığı tasarruflara konu yaptığı mal, alacak ve hakların, cebri icraya olanak sağlanmak üzere tekrar onun (borçlunun) malvarlığına dönmesini amaçlamıştır. Ancak, yasa bu amacın gerçekleştirilmesine yönelik iptal davalarının, elinde kesin veya geçici aciz belgesi bulunan alacaklı yada alacaklılar tarafından açılabileceğini öngörmüştür. Bunun yanısıra, değinilen hususun dava koşulu olduğuna kararlılık kazanmış yargısal uygulamada açıkça ifade edilmiş; ayrıca haczi kabil mal bulunmaz ise, durumu belgeliyen haciz tutanağının aciz belgesi hükmünde sayılacağı, icra dairesinin takdir ettiği değere göre haczi kabil malların borcu karşılamaya yetmediğinin anlaşılması halinde de bunu gösteren belgenin geçici aciz belgesi yerine geçeceği vurgulanmıştır. Somut olayda, çekişmeli dairelerin nafaka borcundan dolayı aleyhine icra takibine geçilen borçlu Ali tarafından takip sırasında davacıya 3.500.000 lira bedelle ve arsa payına bağlantılı olarak kayden satıldığı anlaşılmaktadır. Öte yandan, bu satışın önceki nafaka borçlarına ilişkin haczin kaldırılmasından sonra gerçekleştirildiği de sabittir. Nevarki, biriken nafaka borcundan ötürü sonradan yeni bir icra takibine başlanıldığı, bu takibin Beyoğlu 3. İcra Memurluğu'nun 1986/915 Talimat sayılı dosyası üzerinden yürütüldüğü ve o dosyada da haciz tutanağı düzenlendiği saptanmıştır.
O halde, sonraki icra takibi nedeniyle düzenlenen haciz tutanağı ve toplanan tüm deliller incelenerek İcra İflas Yasasının 277 ve müteakip maddeleri uyarınca değerlendirme yapılması ve varılacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken yanılgıya düşülüp, ilk takibe ve onunla ilgili olan haciz tutanağına değer verilmek suretiyle davanın reddedilmesi isabetsizdir. Anılan yönler, karar düzeltme isteği üzerine bu kez yapılan inceleme ile anlaşılmış olduğundan;
Davalı ve karşılık davacı İsmiye'nin karar düzeltme isteğinin HUMK.nun 440. maddesi gereğince kabulüne ve Dairenin 16.6.1988 tarih 4748/7302 sayılı onama kararının ortadan kaldırılmasına.
SONUÇ : Sarıyer Asliye Hukuk Mahkemesi'nce kurulan 3.2.1988 tarih 620/41 sayılı hükmün yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 3.11.1988 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.