Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
1. Ceza Dairesi
E: 2006/4216
K: 2006/2876
T: 29.6.2006

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


Gasp amacıyla adam öldürmek suçundan sanık ... 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 450/7, 59, 495/2, 59/2, 71. maddeleri gereğince 36 yıl ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına dair, Z. 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/08/2002 tarihli ve 2002/47-111 sayılı kararın infazı sırasında 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun lehe hükümlerinin uygulanması talebi üzerine, anılan Kanun hükümleri lehe olmadığından bahisle yeniden bir karar verilmesine yer olmadığına ilişkin aynı Mahkemenin 08/08/2005 tarihli ve 2005/327 sayılı müteferrik sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 7/2, 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 9/3. maddesindeki "Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir." şeklindeki düzenleme ile Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 13/10/2005 tarihli ve 2005/10431-12718 sayılı ilamına nazaran, sonraki kanunun unsurlarının veya özel hallerinin değişmesi, cezanın teşdiden tayini nedeni sayılacak olguların tartışılması, alt ve üst sınırlar arasında bir oran belirlenmesi ya da artırım veya indirim sebeplerinin değerlendirilmesi, cezanın paraya veya tedbire çevrilmesi veya ertelenmesi hususunda mahkemece takdir hakkının kullanılması, uzlaşma hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tespit edilmesi ve böylece bireyselleştirme yapılmasının zorunlu olduğu hallerde ise, duruşma açılmak suretiyle tüm bunların neden ve gerekçeleri de gösterilerek hüküm kurulması gerekeceği gözetilmeden evrak üzerinde karar verilmesinde isabet görülmediğinden sözedilerek, Yüksek Adalet Bakanlığı -Ceza işleri Genel Müdürlüğü'nün 25.05.2006 tarihli ve 22215 sayılı istemlerine dayanılarak anılan kararın, 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi gereğince kanun yararına bozulmasına ilişkin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14.06.2006 tarihli ve 120229 sayılı tebliğnamesine bağlı dosyası Dairemize gönderilmekle okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
I. ) Olay: Hükümlü hakkındaki dosyanın incelenmesi sonucunda: 23.05.2000 tarihinde işlediği suçlardan, 765 sayılı TCK'nın 450/7, 497/1, 59, 31, 33, 77/1. maddeleri uyarınca toplam 36 yıl ağır hapis cezalandırılmasına ilişkin Z. 2. Ağır Ceza Mahkemesinin, 01.07.2003 tarihinde kesinleşen, 27.08.2002 tarihli 47-111 sayılı kararının infazı aşmasında yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'nın lehe hükümlerinin uygulanması istemenin, aynı Mahkemenin 08.08.2005 tarihli ve 2005/327 müt. sayılı kararıyla reddedildiği anlaşılmaktadır.
II. ) Kanun yararına bozma istemine ilişkin uyuşmazlığın kapsamı: Kanun yararına bozma isteminin kapsamı, bireyselleştirme yapılmasının zorunlu olduğu durumlarda duruşma açılmak suretiyle hüküm kurulması gerekeceği gözetilmeden evrak üzerinde karar verilmesinin yerinde olmadığına ilişkindir.
III. ) Hukuksal değerlendirme:
Dairemizce de benimsenen, Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 27.12.2005 tarih ve 162-173 sayılı kararında, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY'nin 7/2. ve 5252 sayılı Yasanın 5349 sayılı Yasa ile değişik 9/1. maddeleri uyarınca, Türk Ceza Yasasının lehteki hükümlerinin uygulanması bağlamında takdir hakkı kullanılmak suretiyle kesin hükümlerin "zat ve mahiyetini" değiştiren kararların duruşma yapılarak verilmesi gerektiğine, duruşma açılarak veya lehe hükümlerinin derhal uygulanabileceği durumlarda duruşma yapılmaksızın verilen kararlara karşı temyiz yasa yolunun açık bulunduğuna işaret edilmiştir. Yürürlük Yasasının 9. maddesinde yargılama yöntemine ilişkin ayrıca bir düzenleme bulunmadığından hükümlüler bakımından örnekseme yoluyla sanıklara ilişkin usul hükümlerinin dikkate alınması gerektiğine ilişkin uygulama yerleşmiştir.
5271 sayılı CMK'nın 309. maddesinde, yasa yoluna başvurulmaksızın kesinleşen karar veya hükümlere karşı "kanun yararına bozma" isteminde bulunulabileceği öngörülmüştür.
Anayasanın 40. maddesinin 2. fıkrasında: "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır" hükmünü içermektedir. Maddenin gerekçesinde de açıklandığı gibi, bireylerin yargı ya da yönetsel kurumlar önünde etkin bir biçimde haklarını arayabilmelerine olanak tanıması ve kolaylık sağlanması amaçlanmıştır. Son derece karmaşık ve dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve süreleri belirtilmesi hak arama, hak ve özgürlüklerin korunması amaçlanmıştır Anayasadaki düzenlemeye paralel olarak 5271 sayılı CMK'nın 231/2. maddesinde: "Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir" hükmüne yer verilmiştir. Bu bağlamda yargı kararlarına karşı başvurulacak yasa yolu ile süresinin açıkça ve doğru olarak gösterilmemiş olması bu hakkın etkin bir şekilde kullanılmasını doğrudan etkileyebileceğinden belirtilen eksiklik giderilmeden yasalarda öngörülen başvuru süresinin işlemeye başlamayacağının kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu açıklamalar bağlamında somut olay değerlendirildiğinde, hakkındaki kanun yararına bozma istemine konu, hükümlüye tebliğ edilen kararın hüküm fıkrasında, temyize tabi karara ilişkin yasa yolunun "itiraz olarak" gösterilmesi ve de süresinin belirtilmemesi temyiz süresini başlatmayacağından hükümlü vekiline ve katılan Arzu yerliye yasa yolu ile süresini açıkça bildirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
SONUÇ : IV. ) Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1. ) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, kesinleşmediği anlaşılan Z. 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 08.08.2005 tarihli, 2005/327 mut. sayılı ek kararının, CMK'nın 09. maddesi gereğince "kanun yararına bozulması" istemi yerinde görülmediğinden (REDDİNE);
2. ) Hükümlü ile katılan vekillerine, (bildirim tarihinden başlayarak, 1412 sayılı CMUK'nın 310. maddesinde yazılı bir haftalık süre içinde kararı temyiz etme hakkının bulunduğu) şeklinde açıklamalı tebligat yapılarak, verdikleri takdirde temyiz dilekçeleri eklenerek temyiz incelemesi yapılmak üzere tebliğnameye bağlı olarak iadesi için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına (TEVDİİNE), 29.06.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini