 |
T.C.
YARGITAY
1. Ceza Dairesi
E: 2001/4354
K: 2002/966
T: 25.3.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- İKİ KİŞİYİ AYRI KASITLA ÖLDÜRME SUÇU
- CEZA UYGULAMASININ İDAMLA BAŞLATILMASI
Karar Özeti: I- a) Önce başka kadın, sonra karısını temin etmesini isteyen ölenlerden Serin tokatlayan sanığı Şerifin bıçakla 7 gün iş ve güçten kalacak biçimde yaralaması üzerine evine girip getirdiği tüfekle ölenleri arayıp bularak yakından yüksek etkili av tüfeğiyle bacaklarından vurup öldüren sanığın, istençli davranışından sorumlu tutulmaması;
b) iki ölenin ahlaksız teklifi birisinin de sanığı bıçakla yaralaması nedenleriyle, Şerifi öldürmekten TCY.nın 448, 51/2; Cahit için TCY.nın 448, 51/1. maddeleriyle uygulama yapılmaması yasaya aykırıdır,
2- Kabule göre: uygulamanın "ölüm cezasıyla" başlatılması, ölüm cezasının hukuki dayanağının kalmaması nedeniyle yerel mahkemece yeniden uygulama yapılması gerekir.
(2709 s. Anayasa m. 38)
(765 s. TCK. m. 2/2, 448, 51/1-2)
Aynı sebep ve kasıt altında vede müessir fiil sonucu Cahit ile Şerifin ölümüne sebebiyet vermekten ve izinsiz av tüfeği taşımaktan sanık Uğur'un yapılan yargılaması sonunda: Hükümlülüğüne ilişkin (Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 27.3.2001 gün ve 193/78 sayılı hükmün Yargıtay-ca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş ve hüküm kısmen resen de temyize tabi bulunmuş olduğundan dava dosyası C.Başsavcılığından tebliğname ile Dairemize gönderilmekle: incelendi ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın öldürme ve ruhsatsız av tüfeği bulundurma suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde ruhsatsız av tüfeği bulundurmak suçunun niteliği tayin kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma sebepleri dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık vekilinin bir sebebe dayanmayan ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle ruhsatsız av tüfeği bulundurmak suçundan verilen hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi (ONANMASINA),
Adam öldürme suçlarına ait incelemede;
1- Maktullerin sanıktan kendilerine kadın temin etmesini istedikleri, sanığın buna karşı çıkması üzerine sanığın karısını da dahil ederek istediklerini tekrar etmeleri üzerine sanığın maktul Şerifi tokatladığı bunu takiben Şerifin bıçakla sanığın sol bağrına vurup 7 gün işine mani olacak tarzda yaraladığı ve sanığın da eve gidip av tüfeğini alarak maktulleri arayıp bulmak suretiyle bacaklarına ateş ederek ağır şekilde yaraladığı ve kısa süre içinde ölümlerin husule geldiği oluş ve kabulden anlaşılmıştır. Buna göre;
a) Vücutta hayati ve hayati olmayan bölge ayrımının geçersiz olduğunun, av tüfeği gibi tesir gücü yüksek bir silahın yakın mesafeden bacaklara tevcihle ateşlenmesi halinde toplu saçma isabetiyle geniş doku kaybı ile ana atar ve toplar damarların parçalanarak ani ve bol kan boşalması sonucu çoğunlukla kısa sürede ölümün vuku bulduğunun bilinmesine, bu durumun sanıkça da öngörülür bir keyfiyet olmasına, olayımızda da aynı akibetin tahakkuk etmiş olmasına göre, sanığın iradi hareketinin beklenen sonucundan sorumlu tutularak maktullere karşı sabit olan hareketinin yaşama yönelik olduğunun düşünülmemesi,
b) Maktullerin kadın temini ve olmazsa kadının kendi evinden tedarik edilmesi şeklindeki sözlerinin bu yolda sanığa daha önce 5 milyon lira verildiğinin kabulü halinde dahi, sanığın haksız tahrike maruz kalması gerçeğini değiştirmeyeceğine, buna ilaveten kavga esnasında maktul Şerif tarafından sanığın bıçakla yaralanmasının bu maktulden kaynaklanan haksız davranışın ağır tahrik seviyesine ulaştığının kabulünü gerektirdiğine ve böylece her iki maktul yönünden öldürme saikinde farklılık meydana geldiğinin anlaşılmasına göre suç vasfının aynı sebep ve saik altında birden ziyade adam öldürme olmayıp ayrı kasıt altında iki ayrı adam öldürme olarak kabulü ile sanığın maktul Şerifi öldürmekten TCK.nun 448 ve 51/2., maktul Cahit'i öldürmekten TCK.nun 448 ve 51/1. maddeleri ile tecziyesi yerine yazılı şekilde hüküm tesisinin kanuna aykırı olması.
2- Kabule ve uygulamaya göre de;
Sanık hakkında uygulamanın ölüm cezası ile başlatılması, 17 Ekim 2001 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve T.C. Anayasası'nın 38. maddesine; "savaş, çok yakın savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışında ölüm cezası verilemez" hükmünü ekleyen 4709 sayılı Yasa ve TCY. 2/2. maddesi uyarınca TCK. 450. maddesince verilebilecek ölüm cezalarının hukuki dayanağının kalmaması, Türkiye Büyük Millet Meclisince ceza yasalarında yapılacak uyarlama ve değişimler çerçevesinde sanığın öldürme suçuyla ilgili olarak yerel mahkemece yeniden hüküm kurulmasının zorunlu bulunması karşısında, resen de temyize tabi bulunan hükmün sanık vekilinin temyiz sebebiyle CMUK.322. maddesi uyarınca toplam ceza miktarı bakımından kazanılmış hakka riayet şartıyla (BOZULMASINA), 25.3.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.