 |
T.C.
YARGITAY
1. Ceza Dairesi
E. 1993/1453
K. 1993/1552
T. 23.8.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KASTEN ADAM ÖLDÜRMEYE TAM TEŞEBBÜS
YARALAMAK
TAM TEŞEBBÜS
AĞIR TAHRİK
KARAR ÖZETİ Sanık (H.T.); memuriyetine ait silahla Kutbettin 'i kasten öldürmeye, Hüseyin'i de 5 gün iş ve gücünden kalacak şekilde yaraladığı ileri sürülerek mahkemece hükümlülüğüne karar verilmiştir.
Emniyet bekçisi olarak görev yapan bu şahsın süreklilik arz eder şekilde aşağılanması, yasadışı örgüte hedef gösterilir tarzda tehdite maruz bırakılması ve olay günü dövülerek silahının alınmak istenmesinin adi tahrik düzeyini aşıp, ağır tahrik seviyesine ulaştığı gözetilmeden yetersiz gerekçeyle maruz bırakıldığı darp eylemini basit seviyede kabul ede?? bir yorumlamayla tahrikinadi nitelikte sayılması yasaya aykırıdır.
(765 s. TCK. m. 448, 456, 62, 51/2)
Memuriyetine ait silahla Kutbettin'i kasten öldürmeye tam derecede teşebbüsten, Hüseyin'in de 5 gün iş ve gücünden kalacak şekilde yaralamaktan sanık (H.T.)'nin yapılan yargılaması sonunda; hükümlülüğüne ilişkin, (Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi)nden verilen 12.11.1992 gün ve 71/164 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş olduğundan, dava dosyası Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan tebliğname ile Dairemize gönderilmekle; adli araverme nedeniyle CMUK.nun 423. maddesi gereğince acele ve tutuklu işleri görmeye yetkili Nöbetçi Ceza Kurulu'nca incelendi ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın adam öldürmeye kalkışmak ve silahla yaralamak suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç niteliği tayin, cezayı azaltıcı takdiri indirim sebebinin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bozma nedeni dışında bir isabetsizlik görülmemiş, sanık müdafiinin vasfa ilişkin itirazı yerinde görülmemiş ise de, aksi kanıtlanmayan beyanlara göre;
Olaydan bir süre önce, yasa dışı PKK. örgütü tarafından kandırılarak örgüt elemanı yapılan oğlunun bir çatışmada kolluk kuvvetlerince Öldürüldüğünü, bu olaydan sonra müdahil sanık kardeşler Hüseyin ve Kutbettin ile sanık Ürfi tarafından; "sen oğlun gibi olmadın, Türk Devleti'nin köpeği ve paralı askerisin" diye muhtelif zamanlarda aşağılanıp tehdite maruz bırakıldığını, olay günü de aynı nitelikli sözlerle tahkir edilmesi üzerine bu kardeşleri uyardığını, ancak üçünün toplu saldırısına uğrayarak yere düşürülmek suretiyle dövüldüğünü, görevi icabı taşıdığı dolu tabancasının, tüm yakarmasına rağmen, müdahil sanık Kudbettin tarafından alınmaya çalışıldığını savunan ve bu koşullarda silah kullandığı saptanan mağdur sanık Hüseyin'in, aynı gün alınan tabib raporuyla da sırttan, göğüsten ve sağ dizden dam edilerek 5 gün iş ve güçten engellendiğinin belgelenmesi karşısında; emniyet bekçisi olarak görev yapan bu şahsın, süreklilik arzeder biçimde aşağılanması, örgüte hedef gösterilir tarzda tehdite maruz bırakılması ve olay günü dövülerek silahının alınmak istenmesinin adi tahrik düzeyini aşıp ağır tahrik seviyesine ulaştığı gözetilmeden, yetersiz gerekçeyle ve maruz bırakıldığı dam eylemini basit seviyede kabul eden bir yorumlamayla tahrikin adi nitelikte sayılması yasaya aykırı bulunduğundan ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu yönden isabetli sayıldığından adam öldürmeye kalkışmak ve yaralamak suçlarından dolayı kurulan hükümlerin tebliğnamedeki düşünce hilafına (BOZULMASINA), Başkan Sami Selçuk'un karşı oyuyla ve oyçokluğuyla 23.8.1993 günü karar verildi.
KARŞI OY
T.C. Yasasının 57. maddesiyle kışkırtıcı haksız bir davranışın yol açtığı acının doğurduğu tepki sonucu suç işleyen sanığın sorumluluğu yasal olarak azaltılmıştır. Maddede öngörülen nesnel ve öznel koşullardan; hukuka aykırı bir davranışın var olup olmadığını, bu davranışın sanıkta bir acıya (gazap ya da şiddetli eleme) yol açıp açmadığını (birinci nedensellik bağı), suçun bu acı sonucu işlenip işlenmediğini (ikinci nedensellik bağı) saptamak ve kışkırtmanın ağırlığını değerlendirmek yetkisi, kuşkusuz sanıkla mağdur arasındakiilişkiye, sanığın ruhsal yapısına ve kişiliğine, yer ve zaman gibi koşullara göre; sanık, mağdur ve tanıklarla duruşma yaparak yüz yüze gelen olay yargıcına aittir. Hukuki denetim yapabilen Yargıtay ise, ilk mahkemece saptanan davranışın hukuka aykırı bulunup bulunmadığını salt nesnel hukuki sorun olduğundan bütünüyle; duyulan acı, nedensellik bağları ve tahrikin derecesini saptama, öznel nitelikte olay sorunu bulunduğundan gerekçeyle sınırlı biçimde inceleyebilir. Gerekçede eksiklik, çelişki, doğa ve mantık kurallarına aykırılık gibi bir gerekçe kusuru varsa, ancak o zaman kararı bozabilir ve ilk mahkemenin yollama yargısıyla duruşma yaparak sorunu yeniden değerlendirebilmesine olanak tanır. Yollama yargılaması da bu olanağın tanınması içindir. Yargıtay ilk mahkemenin yerine geçerek gerekçeyle sınırlı incelediği konularda hüküm kuramaz. Bu yapıldığı takdirde, kurulan hüküm, ilkin yetki aşımı (exces de pouvoir) nedeniyle Yargılama Yasasına aykırı olacaktır. 2. olarak da, haksız kışkırtma durumunun özüne ters düşecektir. Çünkü haksız kışkırtma, aynı olaylar karşısında kişiden kişiye değişen, kişinin ruhsal yapısı ve tepki mekanizması gözetilerek düzenlenmiş bir kurumdur. Yalnızca yargılama tutanaklarına yansıyan olayın derecesi gözönüne alınarak uyanan acıve kışkırtmanın ağırlığını belirlemek, bütün insanları ruhsal yapı açısından tek kalıba sokmak demektir. Bu ise insan gerçeğine ve doğa yasalarına aykırıdır. Doğa yasalarına aykırılık incelemesini yapan Yargıtay'ın böyle bir yanılgıya düşmemesi gerekir. Nitekim Batı ülkelerinde öğreti ve uygulama bu yöndedir. Bu nedenlerle ilk mahkemenin kararının bozmada belirtilen olguların ve bunların yarattığı acı ve öfkenin varlığının araştırılıp saptanması ve buna göre kışkırtmanın derecesinin belirlenmesi açısından,araştırma eksikliği ve gerekçe yetersizliğinden bozulması gerekir. Olguların varlığı saptanmış sayılarak, kışkırtmanın derecesini belirlemek yerinde değildir ve bu tutum, haksız kışkırtmanın öznel (subjektif) öğesinin dışladığı içinde özüne aykırıdır.
Bu gerekçeyle sayın çoğunluğun görüşünü paylaşmamaktayım.
Sami SELÇUK
Nöbetçi Başkan