 |
T.C.
YARGITAY
1. Ceza Dairesi
E: 1990/299
K: 1990/255
T: 13.02.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : İsmail'i ucu sivri demir şişle yaralamaktan sanık Nuh'u bozma üzerine yapılan yargılanması sonunda, hükümlülüğüne ilişkin (Muğla Ağır Ceza Mahkemesi)nden verilen 6.12.1989 gün ve 40/206 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş olduğundan, dava dosyası Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan tebliğname ile Dairemize gönderilmekle incelendi ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : Dosya mevcut raporlar karşısında, tebliğnamede soruşturmanın genişletilmesi gerektiğine ilişkin görüşe iştirak edilmemiştir.
Toplanan deliler karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç niteliği tayin, cezayı azaltıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma sebebi dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanık vekilinin eksik inceleme ile hüküm verildiğine, suç vasfına ilişen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine. Ancak:
Her olayın özelliği gözönüne alınarak verilen cezanın suçlunun kişilğine ve suça uydurulması suretiyle daha insancıl ve dengeli adaletin gerçekleştirilmesi gereklidir.
7.6.1976 gün e 3-4/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve Ceza Genel Kurulu'nun yerleşmiş içtihatlarına göre:
647 sayılı Yasanın 6. maddesinde yazılı deyimlerinin tekrarı, olaya uygun ve inandırıcı gerekçe olarak kabul edilemez. Cezaların ertelenmesi veya ertelenmemesi konusundaki takdirin mutlaka yasal olması, yani sanığın kişiliğine dayanması ve olay ile uyumlu bulunması şarttır. Esasen bu konuda gerekçe gösterilmesi zorunluluğundan güdülen amaç, 647 sayılı Yasanın 6. maddesinde yazılı sözcüklerin karar yerinde tekrarlanmasını sağlamak olmayıp, anılan maddede yazılı yasal nedenlerle dayandırılmış olmak kayıt ve şartı ile, gerekçede bu hususta gösterilen nedenlerin hakimin sadece soyut kanılarına değil, ölçünün isabetle seçildiğini doğrulayıp, açıklayan dosya içeriğine uygun bir değerlendirme sonucu takdir hakkının yerinde kullanılıp kullanılmadığının saptanmasına olanak sağlamaktır ve hakim takdir yetkisini kanunun ruh ve maksadına uygun olarak kullanmaya mecburdur.
Esasen yasa koyucu da erteleme müessesesini ilk kez suç işleyen ve cezalarının ertelenmesi halinde cezaevine girme korkusunun ve bu korkunun sağladığı suç işlemeyi önleyici hassanın yıkılmaması, bu suretle kişinin ve toplumun korunması ilkelerinin gerçekleştirilmesi ve bu tür suç faillerinin ağır cezalı suç failleriyle bir arada kalmalarından doğacak sakıncaların öncelenmesi amacına yönelik olarak getirmiş bulunmaktadır.
Bu nedenle sözü edilen yasa hükmünün uygulanmamasına ilişkin gerekçelerin, yukarıda sayılan yararların bulunmadığını gösterecek kişisel ve olaysal öğeleri içermesi gerekir. Yasadaki deyimlerinin tekrarlanması bu anlamda bir gerekçe olarak kabul edilemez.
Olayımızda da, yaralama suçunu haksız bir tahrikin etkisiyle işlediği oluşa uygun şekilde Yerel Mahkemece de kabul edilen ve kişiliğinde olumsuz yönler bulunduğuna ilişkin dosyada bir bilgi ve belge bulunmayan, evli bir çocuklu sabıkasız, yüksek tahsilli bir kişi olan sanığa verilen cezanın yazılı şekilde ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı olduğundan, sanık vekilinin temyiz itirazının bu nedenle kabulü ile direnme hükmünün tebliğnamedeki isteme kısmen uygun şekilde BOZULMASINA 13.2.1990 gününde ve oybirliğiyle karar verildi.