 |
T.C.
YARGITAY
19. Hukuk Dairesi
E: 2001/527
K: 2001/4594
T: 14.6.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
2004/m.89
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR : Dava İİK.nun 89 uncu maddesine dayalı menfi tespit isteğine ilişkindir.
Alacaklının,borçludan elde etmek hakkına sahip olduğu davranış,borcun muhtevasını ( veya konusunu ) teşkil eder. Buna ise edim denip; vermeye, yapmaya ve yapmamaya ilişkin olabilir. Borçlunun alacaklıya hizmette bulunmayı, onun işlerini yönetmeyi, onun bir malını muhafaza etmeyi, ona bir resim yapmayı, ona bir makale yazmayı, bir toplantıda onun için bir nutuk irad etmeyi vaad etmesi yapmaya ilişkin edimin örneklerini teşkil eder.
3. kişinin, kendi yayın kuruluşlarında, borçlu ile birlikte belirlemiş oldukları koşullara uygun şekilde, borçlunun reklamını yapma edimini yükümlenmiş olması da bunlar gibi bir yapma edimi niteliğinde olup; haczi kabil bir mal veya hak olarak kabulü mümkün değildir.
Ayrıca, muhatabın bir başka kişiye borçlu olması, üçüncü kişinin, bu edimini muhatap lehine yerine getirmesine engel teşkil etmez. Bu nedenle borçludan alacaklı olan kişinin, bir şeyin yapılması şeklindeki bu edimin yerine getirilmesini önleyerek, bunun parasal karşılığının veya bunun edim yükümlüsüne olan maliyetinin belirlenip haczedilmesini isteme hakkı yoktur.
Bu durumda mahkemece alacaklı tarafından davacının borçluya karşı olan reklam yapma edimini haczettiremeyeceği gözetilerek davanın kabulü gerekirken reddinde isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenlerle kararın BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 14.6.2001 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı şirketin, dava dışı Selhas Akrilik Yapı elemanları şirketi adına 920.000.000.-TL tutarında reklam yayımlama yükümlülüğü altında bulunduğu ve bu yükümlülüğün haciz ihbarının kendisine ulaştığı tarihte yerine getirilmemiş olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı şirketin kabulünde olan bu yükümlülüğün, başlangıçta nakdi ödemeyi gerektiren parasal bir borç olduğu ve söz konusu yükümlülük herhangi bir şekilde yerine getirilmemiş bulunduğundan İİK.nun 89. maddesi uyarınca parasal borcun davacının zimmetinde olduğunun kabulü gerekir.
Mahkemece bu yönler gözetilerek yazılı şekilde karar tesisi isabetli bulunduğundan hükmün onanması gerektiği görüşü ile çoğunluk kararına katılamıyoruz.