 |
T.C.
YARGITAY
19. Hukuk Dairesi
E: 2001/2647
K: 2002/3342
T: 3.5.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
2004/m.67
818/m.19,20
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, dava dışı Yusuf Y. ile imzalanan kredi sözleşmesini, davalının "garanti eden" sıfatı ile imzaladığını, kullanılan kredinin ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek ihtarname keşide olunduğunu, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itiraz edildiğini iddia ederek itirazın iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı savunmasında, kredi sözleşmesini kefil olarak imzaladıklarını beyan ederek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davalının garanti eden olarak borcun tamamından sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davalı, dava dışı Yusuf Y. ile davacı banka arasında imzalanan kredi sözleşmesini "garanti eden" sıfatı ile imzalamıştır.
Gerçek ve tüzel kişiler aralarında sözleşme yapmakta serbest iseler de, BK nun 19-20 maddesinde Sözleşme serbestisine bir takım sınırlamalar getirilmiştir. Bir sözleşmenin geçerli olması için, onun taraflara yüklediği hak ve borçların tereddüde yer vermeyecek şekilde açık ve belirgin olması lazımdır.
Bu itibarla garanti sözleşmelerinde de, hangi riskin garanti edildiğinin ya da garanti edilen riskin boyutlarının tereddüt yaratmayacak şekilde belli olması gereklidir. Belirsizliğin garantisi olamaz.
Hangi riskin garanti edildiği belirlenmeden kredi sözleşmesinde "doğmuş ve doğacak her türlü borç" denilmek suretiyle boyutları belli olmadan bir edimin garanti edilmek istenilmesi garanti sözleşmelerinin amacı ile bağdaşmaz.
Hal böyle olunca garanti sözleşmesi düzenlendiği anda garanti edilen edimin sınırlarının açıkça belirlenmiş olması yada bunun sözleşmeden anlaşılabilir olması gereklidir. Şayet bu unsurlar mevcut değil ise garanti edenin sorumluluğundan söz edilemez.
Somut olayda mevcut kredi sözleşmesi ve garanti sözleşmesinin içeriğinden garanti edilen edimin ne olduğu belirlenemediğinden anılan sözleşmenin garanti sözleşmesi olarak kabulü mümkün değildir.
Bu durumda mahkemece davalının icra takibindeki itirazı ile davaya verdiği cevapta kendisini kefil olarak nitelendirdiği ve 150.000.000.TL limit ile sorumlu olduğunu beyan ettiği dikkate alınarak bilirkişiden ek rapor alınıp varılacak uygun sonuca göre karar verilmek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 3.5.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.