Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
19. Hukuk Dairesi
Esas no: 2000/1841
Karar no: 2000/1841
Tarih: 7.3.2000

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
818/m.110,19,20,44,98
2004/m.67
 
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava konusu uyuşmazlık garanti sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.
Kanunda özel bir akit türü olarak düzenlenmemiş olan garanti sözleşmesi, BK.nun 110.maddesinde hükme bağlanan üçüncü kişinin fiilini ( edimini ) taahhüt niteliğinde kabul edilmektedir. Fiil tabirinin her türlü edimi karşılayacak şekilde çok geniş bir anlama geldiğinin ve bir para borcunun ifasının da fiil kapsamına girdiğinin kabulü sonucu para borçları yönünden de garanti sözleşmesi yapılabileceği ,gerek öğretide gerekse uygulamada çoğunlukla benimsenmiştir.
Kefaletten farklı olarak asıl borç ilişkisinden tamamen bağımsız nitelikteki garanti sözleşmesinde şekil serbestisi hakim olup garantinin sınırının önceden belirlenmesi zorunluluğu bulunmamaktadır.
Ancak, sözleşme serbestisi sınırsız değildir. BK.nun 19. ve 20.maddelerinde sözleşme serbestisine birtakım sınırlamalar getirilmiştir. Gerçekten bir sözleşmenin geçerli olması için, onun taraflara yüklediği hak ve borçların tereddüte yer vermeyecek şekilde açık, başka bir deyimle konusunun gereği ve yeteri kadar belli ve sınırlı olması gerekir. Belirsizliğin garantisi olmaz.
Bu itibarla, limit gösterme şartı bulunmamakla birlikte, garanti sözleşmesinde hangi riskin garanti edildiğinin belli olması ya da garanti edilen riskin boyutlarının tereddüt yaratmayacak biçimde belirlenebilir nitelikte bulunması gerekir.
Hangi riskin garanti edildiği belirlenmeden doğmuş ve doğacak her türlü borcun garanti edildiği nden söz etmek, boyutları belli olmayan ( belirsiz ) bir edimin garantisi anlamına gelir ki, bu da garanti sözleşmesiyle bağdaşmaz.
Hal böyle olunca, garanti sözleşmesi düzenlendiği anda garanti edilen edimin sınırlarının açıkca belirlenmemiş olması ya da bunu belirlemeye yarayan koşul ve açıklamaların sözleşmede yer almamış bulunması halinde garanti edenin sorumluluğundan söz edilemez.
Sözleşmenin düzenlendiği tarihte asıl borçluya açılan kredi miktarının belli olduğu ya da asıl borçlu yönünden kredi limitinin belirlenmiş bulunduğu kredi sözleşmelerinde garanti eden, garanti ettiği edimin boyutlarını görmekte ve risk gerçekleştiğinde sorumlu olacağı miktarı tahmin edebilmektedir. Böyle bir durumda asıl borçluya verilen kredi borcu miktarının ve ferilerinin garanti kapsamında kaldığı açıktır. Ancak, özellikle süresiz garanti sözleşmelerinde asıl borçlunun kredi limitinin sonradan yükseltilmesi halinde garanti verenin başlangıçtaki iradesinin yükseltilen limiti de kayıtsız şartsız kapsamına aldığı söylenemez.
Garanti edenin, limit artışlarından sorumlu tutulabilmesi için sözleşme koşullarındaki değişikliklerin garanti verene bildirilmesi, onun da bu değişikliklere karşı çıkmamak suretiyle muvafakat etmesi gerekir. Garanti verenin muvafakatı olmadan akdi ilişkideki koşulların borçlu aleyhine ağırlaştırılması veya borçlunun yeni birtakım yükümlülükler üstlenmesi garanti kapsamı dışında kalır. Zira, BK.nun 98.maddesi yollamasıyla akde muhalefet hallerinde de uygulanması gereken aynı yasanın 44/1.maddesi hükmü ve iyiniyet kuralları karşısında garanti alan ( banka ) kendi kusurlu davaranışıyla borcun artmasına sebebiyet vermiş olacağından böyle bir durumda garanti edenin artan borçtan sorumlu tutulması düşünülemez.
Öte yandan, sözleşmede limit aşımının da garanti edildiği durumlarda limit ne miktara kadar aşıldığı taktirde garanti edenin sorumlu tutulacağı hususu da tartışılması gereken bir konudur. Önceden sınırı belirlenmemiş ise, asıl borçlu yönünden saptanan kredi limitinin makul ( kabul edilebilir ) ölçülerde aşılması durumunda garanti verenin aşılan limitten de sorumlu tutulabileceği ancak, makul ölçüler dışındaki aşırı limit aşımının ( garanti verenin açık ya da zımnî muvafakatı olmadıkça ) garanti kapsamı dışında kaldığının kabulü gerekir.
Somut olaya gelince; dava konusu kredi kartı üyelik sözleşmesinde davalının imzasının üst bölümünde yer alan garanti şerhi içeriğinden tarafların kefaleti değil, garanti sözleşmesini amaçladıkları anlaşılmaktadır. Sözleşmede yer alan müşterek ve müteselsil borçlu ibareleri sözleşmenin amaçlanan niteliğini değiştirmez. Başka bir deyimle, BK.nun 18/1.maddesi uyarınca değerlendirildiğinde olayımızda aynı yasanın 141.maddesi hükmünün uygulanamayacağı da ortadadır.
Bu durumda, uyuşmazlığın BK.nun 110.maddesi gereğince garanti sözleşmesi hükümleri ve yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde değerlendirilip çözümlenmesi gerekirken, sözleşmenin yorumunda yanılgıya düşülerek kefalet hükümlerine göre sonuçlandırılmış olması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 7.3.2000 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
( Muhalif )
KARŞI OY DÜŞÜNCESİ
Banka ile asıl borçlu arasında düzenlenen kredi kartı sözleşmesinin aynı zamanda davalı yönünden de garanti sözleşmesi niteliğinde olduğunda ve garanti sözleşmesinin tanımında çoğunluk görüşüne aynen katılıyorum.
Ancak, sayın çoğunluğun ...garanti sözleşmesinin yapıldığı tarihteki kredi koşulları dikkate alınmak suretiyle garanti veren davalıların sorumluluğunun belirlenmesi gerektiği... yolundaki gerekçesine katılmıyorum. Şöyleki;
Taraflar arasındaki sözleşmede garanti edilen belirli risk kredi kartı ile yapılacak harcamalar ve çekilecek nakdi avanslardır. Garanti sözleşmelerinde garanti edilen risk sınırının önceden belirlenmesi de zorunlu şart değildir. Sözleşmede yer alan doğmuş ve doğacak borç sözcükleri kredi kartı ile yapılacak borcu kastetmektedir. Kaldı ki sözleşmede limit aşımı halinde garanti verenin sorumlu olacağını hükme bağlamıştır. Garanti sözleşmelerinde riskin önceden sınırının parasal olarak belirlenmesinin gerekli olduğunu kabul etmek sözleşmenin kefalet olduğu sonucunu doğurur.
Bu halde taraflar arasındaki kredi kartı sözleşmesinin bir garanti sözleşmesi olmayıp kefalet olduğunun kabulü gerekir. Oysa sözleşmenin garanti niteliğinde olduğunda ittifak vardır.
O halde, az yukarıda açıklanan nedenlerle kredi kartı kullanımından doğan tüm borçtan asıl borçlu ile garanti verenin sorumlu olduğunun kabulü ile hükmün BOZULMASI gerektiği düşüncesindeyim.
Gültekin Nazlıoğlu
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini