 |
T.C.
YA R G 1 TAY
19. Hukuk Dairesi
Esas No : 1997/5007
Karar No : 1997/9024
Tarih : 30.10.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
MENFİ TESBİT DAVASI
KREDİ SÖZLEŞMESİ
FAİZ ORANI
TAZMİNAT
KARAR ÖZETİ: Taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmesinde artan faiz oranlarının uygulanacağı kabul edildiğinden, Bankanın faiz oranını doğruluk ve dürüstlük kuralları içinde, fahiş kazanç amacı olmaksızın, haklı görülebilir orana yükseltmesi, MK nun 2., BK nunun 19 ve 20. maddelerine göre hakkın kötüye kullanılması sayılmaz.
Bankanın üç aylık dönemde her ay faiz oranını artırmış olması, bileşik (mürekkep) faizin, üç aylık dönem sonunda ana paraya ekleneceğine dair olan TTK nun 8. ve 94. maddelerine, aykırılık oluşturmaz.
Tedbir, teminat olarak verilen senetler üzerine konulup, kredi sözleşmesine dayalı takip yapılmasına engel olmadığından, Banka lehine tazminata karar verilmemesi doğrudur.
(743 s. MK. m. 2)
(818 s. BK.m. 19,20)
(2004 s. İİK. m. 72)
(6762 s. TTK. m. 8,94)
Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı, vekili, müvekkili İnşaat A.Ş. ile davalı banka arasında 18.8.1995 tarihinde aktedilen kredi sözleşmesine diğer davacıların kefil olduklarını, kredi sözleşmesinin teminatı olmak üzere davalı bankaya senetler verdiklerini, kredi borcunun tamamen ödenmesine rağmen bankanın kredi sözleşmesinde boş bırakılan faizle ilgili maddeye dayanarak fahiş oranda faiz talep ettiğini, bu talebin MK. 2, 3, 23/2, 24 ve BK'nun 19., 20. maddelerine aykırı olduğunu ileri sürerek müvekkillerinin davalı bankaya borçlu olmadıklarının tesbitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının borcunun tamamını ödemediğini, 3.7.1996 tarihli dilekçe ile borçlarının karşılığında taşınmaz devretmek istediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delilere göre davacıların 31.7.1996 tarihi itibarıyla 10.527.313.185-TL, borçları bulunduğu gerekçesiyle bu miktardan fazla borçları olmadığının testbitine, dava açılmadan önce icra takibi bulunmadığından ve alacak miktarının tesbiti yargılamayı gerektiğinden tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı banka vekilince temyiz edilmiştir.
1- Davacılar, kredi sözleşmesi uyarınca davalı bankaya teminat olarak verilen çek ve senetlerin dava sonuna kadar takibe konulmaması için tedbir kararı almışlardır. Görüldüğü gibi tedbir teminat olarak verilen çek ve senetlere yönelik olup bankanın kredi sözleşmesine dayanarak takip yapmasına bu tedbir kararı engel değildir.
İİK.nun 72/4. maddesindeki koşullar oluşmadığından davalı banka lehine tazminata karar verilmemesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
2- Mahkemece 26.3.1997 havale tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınmıştır.
Bilirkişi raporunda bankanın faiz oranını tek taraflı artırmasının BK.'nun 19. ve 20. maddeleri ile MK.nun 2. maddesine aykırı olduğu 1.1.1996-31.3.1996 tarihleri arası üç kez faiz oranının artırılmasının TTK.nun 9. maddesi yollamasıyla 8. maddesine aykırı bulunduğunu, bu nedenle cari hesap dönemi başındaki faiz oranına göre hesaplama yapıldığı, 16.10.1995-14.3.1996 tarihleri arasında banka tarafından % 150 ve % 175 oranında faiz uygulanmışsa da Maliye Bakanlığının 55 seri nolu Kurumlar Vergisi Tebliğinde yıllık ortalama ticari kredi faiz oranı % 109 olduğundan belirtilen dönem için % 125 faiz uygulanmasının makul olduğu belirtilmiş, bu esaslara göre yapılan hesaplama sonucu davacıların davalı bankaya 10.517.313.185-TL, borçları bulunduğu saptanmıştır.
Davacılar davalı banka tarafından faiz oranlarının fahiş olarak artırıldığını ileri sürmüşler, bilirkişi kurulu da faiz oranına ilişkin artışı BK nun 19. ve 20. maddeleri ile MK'nun 2. maddesine aykırı bulmuşlardır.
Taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmesinde artan faiz oranlarının uygulanacağı kabul edildiğinden bu durum BK nun 19. ve 20. maddelerine aykırılık teşkil etmez. Ancak sözleşmenin bu maddesi ile davalı bankanın iradesine bırakılan faiz oranı artırma ile ilgili yetkinin kullanılmasında doğruluk ve dürüstlük kuralları içerisinde davranılması, MK'nun 2. maddesinin uyulması gereken emredici bir hükmüdür. Bu kuralın sonucu olarak bankanın fahiş kazanç amacı ile faiz oranını tek yanlı artırma yetkisine dayanarak haklı görülmeyecek bir orana yükseltmesi, hakkın suistimalini oluşturacağından sözleşmedeki anılan bu hükmün uygulanmasında kredi müşterisinin MK'nun 2. maddesinin korumasında bulunduğunun kabulü gerekir. Somut olayda banka kredi süresince faiz oranını % 125, % 150, % 175'e yükseltip, daha sonra % 150, % 130, % 120, ve % 110'a indirildiğinden faiz oranlarındaki artışın MK'nun 2. maddesine aykırı olduğu kabul edilemez.
Davalı banka 1.1.1996-31.3.1996 tarihleri arasında üç kez faiz oranını artırmıştır. Kredi sözleşmesinde üçer aylık devre faizlerinin ana paraya ilave edilerek tekrar faiz yürütülebileceği kabul edilmiştir. TTK nun 8. maddesine göre cari hesaplarda ve borçlu bakımından ticari iş niteliğindeki tarz akitlerinde devre sonları faizinin ana paraya eklenerek tekrar faiz yürütülmesi mümkündür. Davalı bankaya sözleşmenin 6. maddesinde faiz oranını artırma yetkisi verilmiş, banka da bu yetkiye dayanarak 1.1.1996-31.3.1996 tarihleri arasında % 150, % 175, % 150 ve % 130 olarak faiz oranlarını değiştirmiştir. Davalı bankanın bu işleminde TTK' nun 94 ve 8. maddelerine aykırılık yoktur. Zira, anılan maddelerde bileşik faiz (mürekkep faiz) yürütmek için cari hesap devrelerinin üç aydan aşağı olamayacağı hüküm altına alınmıştır. Buradaki düzenlemenin amacı daha kısa sürelerle bileşik faiz yürütülerek borçlunun durumunun ağırlaşması sonucunu doğuracak şekilde hükmün uygulanmasına engel olmaktır. Bu nedenle üç aylık cari hesap dönemi içinde değişen faiz oranlarına göre bulunacak faiz miktarının dönem sonunda anaparaya ilave edilip tekrar faiz yürütülmesi halinde hükme aykırı bir durum yaratılmış olmaz. Bankalar Kanununun 40. maddesi uyarınca çıkarılan 30.6.1987 tarih ve 87/11921 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile bankaların uygulayacakları azami kredi faiz oranları serbest bırakıldığından banka faiz oranını artırabilir. Bankanın bu artırımları kısa sürelerle yapması cari hesap devrelerinin üç aydan aşağısürelere tabi kılınacağı sonucunu doğurmaz. Bu nedenle bilirkişinin gerekçesi ve mahkemenin kabulünde isabet yoktur.
Diğer taraftan hükme esas alınan bilirkişi raporunda 16.10.1990-14.3.1996 tarihleri arasında Maliye Bakanlığının 55 seri nolu tebliği gerekçe gösterilerek bu dönem % 125 faiz oranına göre hesaplama yapılmıştır. Oysa Merkez Bankasının 1996 yılı yıllık ortalama ticari kredi faiz oranını % 109 olarak bildirmesi Kurumlar Vergisinin tahsili ile ilgili bir düzenlemedir. Bakanlar Kurulunun Bankalar kanununun 40. maddesi uyarınca çıkardığı 87/11921 sayılı Kararı ile bankalara Merkez Bankasına bildirilmek koşuluyla azami kredi faiz oranlarını serbestçe belirleme yetkisi tanındığından ve sözleşme ile artıran faiz oranlarının uygulanacağı taraflarca kabul edildiğinden artık bu durumda bankanın belirlediği faiz oranlarının uygulanması gerekir. Bilirkişinin bu dönem için % 125 faiz oranına göre hesaplama yapması ve Kurumlar Vergisi Tebliğini gerekçe olarak göstermesi isabetli değildir.
Mahkemece bu yönler gözetilerek bilirkişi kurulundan ek rapor alınıp, davalı bankanın alacağının saptanması ve uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, açıklanan hususlarda yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentle açıklanan nedenlerle diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentle açıklanan nedenlerle hükmün davalı banka yararına (BOZULMASINA), vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı yararına takdir edilen 9.000.000-TL. duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 30.10.1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.