 |
T.C.
YARGITAY
19. Hukuk Dairesi
E. 1996/4606
K. 1997/769
T. 3.2.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
MİRAS BIRAKANIN BORÇLARI
MİRASÇILARIN ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE KARŞI SORUMLULUĞU
KARAR ÖZETİ Davada Medeni Kanunun 6116. maddesinin tatbik yeri bulunmadığı halde, mahkemece mirasçıların terekenin borçlarından dolayı sorumluluklarının, yukarıda anılan yasa hükmü gereğince taksimden itibaren beş yıllık hak düşürücü süre ile sınırlandırıldığı ve davanın bu süre geçirildikten sonra açıldığından bahisle reddi doğru olmadığı gibi, taksim sözleşmesi yapılmış olsaydı bile mirasçıların müteselsil sorumluluklarının taksimden itibaren beş yıl sonunda nihayete erip, bundan sonra sorumluluklarının payları oranında devam edeceğinin düşünülmemesi doğru değildir.
(743 s. MK. m. 616)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili; davalıların murisi Sami'nin, müvekkilinin kefaleti ile Dresdner Bank AG'den kredi çekip, borcunu ödemeden Türkiye'ye döndüğünü, müvekkili hakkında yapılan takip sonucu müvekkilinin borcu ödemek zorunda kaldığını, alacağının tahsili için giriştiği icra takibine davalıların itiraz ettiklerini iddia ederek, itirazlarının iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; müvekkillerinin ikametgahlarının İzmir olup, yetkili mahkemenin İzmir Mahkemeleri olduğunu, davanın öncelikle yetki yönünden reddi gerektiğini, iddia edilen kredinin 1977 yılında alındığını ve bu nedenle alacağın zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davalıların murisi Sami'nin, 9.9.1987 günü gaipliğine karar verildiği ve MK.nun 616. maddesine göre mirasçıların sorumluluklarının taksimden sonra beş yıl ile sınırlandırıldığı, bu sürenin hak düşürücü süre olduğu, bu süre geçirildikten sonra dava açıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
MK.nun 616. maddesi, miras taksim sözleşmesi yapanların miras bırakanın borçları sebebiyle sorumluluklarını düzenlemekte olup, somut olayda davalı mirasçıların taksim sözleşmesi yaptıklarına ilişkin hiçbir. savunmada bulunmadıkları gibi, bu yönde bir delil de ikame edilmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda davada, MK.nun 616. maddesinin tatbik yeri bulunmadığı halde, mahkemece mirasçıların terekenin borçlarından dolayı mesuliyetlerinin, yukarıda anılan yasa hükmü gereğince taksimden itibaren beş yıllık hak düşürücü süre ile sınırlandırıldığı ve davanın bu süre geçirildikten sonra açıldığından bahisle reddi doğru olmadığı gibi, taksim sözleşmesi yapılmış olsaydı bile mirasçıların müteselsil sorumluluklarının taksimden itibaren beş yıl sonunda nihayete erip, bundan sonra sorumluluklarının payları oranında devam edeceğinin düşünülmemesi ve MK.nun 616. maddesi hükümlerine yanlış anlam verilmiş olması da kabul tarzı itibariyle doğru bulunmamıştır.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş, davanın esasına girilerek davacının kefaletten kaynaklanan bir alacağı olup olmadığı üzerinde durularak, gerektiğinde konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile davacının alacaklı olduğu miktar belirlenerek, varılacak sonuç dairesinde bir karar vermekten ibarettir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine, 3.2.1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.