 |
T.C.
YARGITAY
19. Hukuk Dairesi
Esas no : 1995/4547
Karar no : 1995/10368
Tarih : 29.11.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılardan M... Sigorta A.Ş. vekili ile Sezai ve Sultan Ö. tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, müvekkiline ait ...-...-624 plakalı otoya, davalı sigorta şirketine mecburi mali mesuliyet sigortası ile sigortalı olan ve diğer davalıların maliki ve sürücüsü oldukları 35 F 9671 plakalı otonun çarpıp hasara uğrattığını; ikamet ettiği Almanya'ya donen davacının zararını 5.597.20 DM. olarak belirletip, 470.93 DM.'da bilirkişi ücreti ödemesi ile toplam zararının 6.068 DM. olduğunu belirterek bu miktar yabancı para alacağının olay tarihinden itibaren faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili davanın reddini savunmuş; diğer davalılar cevap vermemişler, duruşmalara da gelmemişlerdir.
Mahkemece 6.068 DM. 'in sigorta şirketinin sorumluluğu poliçedeki limitle sınırlı bırakılarak olay tarihinden itibaren yürütülecek % 7,5 faizi ile birlikte aynen veya ödeme günündeki Merkez Bankası efektif alış değeri üzerinden Türk parasına çevrilmek suretiyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş, karar davalılar Sezai Ö..., Sultan Ö... ve davalı sigorta şirketi vekilince temyiz edilmiştir.
1-Mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere, oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının ve tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında ve özellikle, Türkiye ile Almanya arasındaki muafiyet sözleşmesi gözetilip davacıdan teminat istenmemesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalı Sezai ve Sultan Ö...'in aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Alman uyruklu olan ve aracını Almanya 'ya götürüp tamir ettiren davacının zararının yabancı paranın olay tarihindeki kur değeri itibarıyla tazminine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir,
3-Davalı sigorta şirketinin temyizine gelince; davalı sigorta şirketinin sorumluluğu diğer davalıların aracını mecburi malı mesuliyet sigortası ile sigortalamış olması koşuluna bağlı olup, davacı tarafa bu konudaki delilleri ibraz ettirilip sigorta şirketinden usulünce tahkik edilmesi ve sigorta poliçesinin örneğinin de dosyaya celp olunması suretiyle husumetin davalı sigorta şirketine teveccüh edip etmeyeceği belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu konuda eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde yazılı nedenle davalı Sezai ve Sultan Ö...'nin diğer temyiz itirazlarının reddine, kararın ikinci bendde yazılı nedenle adı geçen davalılar yararına ve üçüncü bendde yazılı nedenle de davalı sigorta şirketi yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 29.11.1995 gününde bir ve üç nolu bentlerde oybirliği, iki nolu bendde yazılı nedenlerde ve bozmada oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞIÜ OYÜ YAZISI
Tazmin, borçlu tarafından yapılmalı ve zarar görenin mal varlığındaki eksilmenin giderilmedi amacı güdülmelidir. Tazmin; zarar verici olayın gerçekleşmesinden önceki durumun geri getirilmesi suretiyle aynen tazmin veya zarar verici olay gerçekleşmese idi, zarara uğrayanın mal varlığının değeri ne olacak idi ise, mal varlığını o değere yükseltecek bir paranın verilmesi şeklinde nakden tazmin olmak üzere iki türlüdür. (Bkz. Prof.K.Tunçomağ Türk Borçlar Hukuku C-1 Sh. 479). Böylece mal varlığı aynen tazminde hem muhteva hem de değer itibariyle; nakden tazminde ise sadece değeri bakımından eski (zarardan önceki) haline getirilmiş olur. (Bkz. Prof. S.S.Tekinay, Tekinay Borçlar Hukuku C-1 , SH. 782).
Burada, zararın hangi tarihteki iktisadı kıymetler esas alınarak tazmin edileceği hususunun tespiti gerekecektir. Bu konuyu Von Tuhr, "hakim tazminatı tayın etmek için, mesela zararın çoğalması ve bu çoğalmanın durması gibi davanın açılmasından sonra meydana gelen vakıalar dahi dahil olmak üzere hüküm sırasında mevcut olan bütün vakıaları tetkikler mükelleftir. Von Tuhr, Cevat Edege Çevirisi Borçlar Hukuku, I. S.118"; Prof. İ.Postacıoğlu "hak sahibi için, aynen tazmin istemek bir hak olduğuna nazaran, hüküm tarihinde aynen tazmine muadil bir durumun husule getirilebilmesi ve hak sahibinin aradaki fiyat temevvüçlerinden müteessir olmaması için hüküm, daha doğrusu keşif tarihindeki kıymeti gözönünde tutmak ve tazminata ona göre hükmetmek lazım gelir.- Prof. İ. Postacıoğlu' nun 1955 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesince Fransızca olarak yayınlanan Annales isimli eseri"; Prof. H.Tandoğan "zararın miktarı, mutazarrının mamelekinin hangi andaki vaziyeti nazara alınarak tayin edilecektir. Zarar verici hadisenin vukua geldiği zaman mı, zararın tayininde esas ittihaz olunacaktır. Zarar verici hadisenin vukuu anındaki zararın sonradan artması -veya azalması-mümkündür. Bundan başka zamanımızda eşya kıymetleri kısa bir zaman içinde mühim tenezzüller göstermektedir. Bu itibarla, hakimin usul hukukunun müsaade ettiği nisbette hüküm anında sabit vakıalara göre, mamelekin o anda arzettiği eksilmeyi nazara alması uygun olur. Zaten zararın tayininde hükmün suduru anının esas teşkil ettiği, B.K. md.46 F.II'de cismani zararın tayini dolayısı ile sarahaten de ifade olunmuştur. Bu esası diğer zarar hallerine de teşmil etmek isabetli olur - Prof. H.Tandoğan, Türk Mesuliyet Hukuku S. 264 ve 265", Prof K. Tunçomağ " Bugün baskın görüş, zarar miktarını tayinde hüküm anının esas alınmasını; yani bu andaki olaylara göre zararın saptanmasını uygun görmektedir. Zaten cismani zararı düzenlemiş bulunan B.K . md.46/II 'de açıkça belirtilmiş olan bu esasın diğer hallere de uygulanmasına engel bir durum yoktur. Prof. K. Tunçomağ , Türk Borçlar Hukuku S.459-460" ; Prof. Feyzioğlu "kural, tazminatın zarar miktarını aşmasıdır. Zararın para ile ifade edilecek ekonomik değerinin bilinmesinde bu nedenle de ihtiyaç vardır. Bu değerin tayininde 1-zararın doğduğu tarih, 2-tazminat davasının açıldığı tarih, 3-hükmün verildiği tarih olmak üzere değişik tarihler esas alınabilir. Buna göre de zararın miktarı değişik değerler taşıyabilir. Bedensel zararlarda, iyileşmenin erken veya geç oluşu, zarara uğrayan şeyin değerinin artması ya da düşmesi, bu değer değişikliklerine neden olarak gösterilebilir... doktrindeki baskın görüş, hüküm tarihindeki zarar değerinin tazminat hesabında dikkate alınması şeklindedir. Gerçekten de, B.K. md.46/II'de hükmün verildiği tarihteki cismanı zarardan söz edilmektedir.
Bu prensip diğer maddi zararlarda da usul hükümleri elverdiği ölçüde , örnekleme yolu ile uygulanabilir. Prof. Feyzioğlu, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler I, 1976, S.559-566", Prof. S.S, Tekinay "Doktrin, mümkün olduğu kadar hüküm tarihinin veya hüküm tarihine yakın bir bilirkişi incelemesinin yapıldığı tarihin esas alınmasını salık veriyor. Gerçekten zararın, yıllarca önceki iktisadi, değerlere göre hesaplanması, hükmedilecek tazminatı yetersiz bırakabilir. Zira hasara uğrayan veya telef olan bir malın yeri, çok defa böyle bir tazminatla doldurulamaz. Mamafih eşya değerleri arada yükselmiş ve hüküm tarihinde düşmüşse, zarar, hasara uğrayan malın en yüksek değerine ulaştığı tarihe göre hesaplanmalıdır. Çünkü o tarihte malık, malını paraya çevirebilir ve bu yükselişten faydalanabilirdi, Prof. S.S. Tekinay, Tekinay Borçlar Hukuku 5. Baskı, C-l, S. 813" şeklinde açıklamışlardır. Görülen odur ki, doktrinde ortak nokta, nakden tazmin, aynen tazminin sağladığını, imkanlar niş betinde sağlayacak sonuçları ortaya koyacak şekilde yapılmalıdır. Zararın döviz sarfı sureti ile giderilmesini gerektiren durumlarda sarf olunan dövizi yerine koyabilecek karşılığının verilmesi, yukarıdaki fikirlerin ortaya koyduğu bir çözüm tarzı olmaktadır. Döviz sarfı sureti ile zararın giderilebileceği bir hal ile kişinin menkul niteliğinde olan altın malına ya da doğrudan dövizine (yabancı para., tıpkı altın para gibi isminin para olmasına rağmen, hadiselere göre kıymeti artan veya azalan bir mal mesahabesindedir... Prot. S.Reisoğlu, Baditer, yıl 1986, C . XIII ' d e münteşir yabancı para üzerinden taahhüt altına girilmesi ve hukuki sonuçları isimli makalesinden karşı ika olunacak bir haksız fiil arasında fark görülmemesi gerekir. Nasıl ki, söz konusu bu mallara vaki haksız fiillerde bunların aynen yerine konulmasına mümkün kılabilecek bir tazminatın verilmesi mantığa olduğu kadar hukuka da uygun olmakta ise, döviz sarfı ile giderilen zararlar için de sarfolunan dövizin yerine koyacak karşılığının verilmesi uygun olacaktır. Şüphesiz ki, bunu temine matuf en yakın hallerden biri fiili ödeme tarihindeki döviz kuruna göre karşılığı olmaktadır, iktisadi krizlerin sık sık yaşandığı, döviz fiyatlarının günlük büyük iniş çıkışlar gösterdiği günümüzdeki problemlerin çözümü için bu tür düşünmek, yakın geçmişe nısbetle bugün için daha da elzemdir.
Somut olayda davacı, aracını zorunlu olarak, Almanya'ya götürüp orada tamir ettirmekle ve tamir bedelini de Mark olarak ödemek mecburiyetinde kalmakla davacının mamelekindeki eksilme, hasarın giderilmesine tekabül eden kadri marut miktardaki Alman Markı'dır. Değişik bir anlatımla, davacının mamelekindeki eksilme, hasarın olay anında ve olay yerindeki Türk Parası rayiç karşılığı değil, (hakkın suistimali durumu müstesna) fiili ödeme yer ve tarihindeki karşılığıdır. Bu kural, hasarın yurt içinde, herhangi bir yerde gideriminde olduğu kadar yurt dışında gideriminde de kabili tatbiktir.
Zararı karşılanmadığı için aracındaki hasarı kendi imkanları ile ve döviz şart ederek gideren davacının mamelekinde eksilen şey döviz olup, bunun giderilmesi gerekir. Aksi hal, davacının mamelekini, zarardan önceki haline getiremez. Olaydan sonraki sarfiyatla dövize dönüşen zararın, mamelekteki eksilmeye tekabül edecek miktarda karşılanmasına B.K. 'nun değişik 83.maddesi hükümleri engel değildir. Aksine, söz konusu maddenin üçüncü fıkrasının, doğrudan yabancı para borcu olan bir borcun ödenmemesi halinde, alacaklının alacağını vade veya fiili ödeme tarihindeki rayice göre, Türk parası olarak istemesini mümkün kılması bunu yorum yolu ile teyit etmektedir.
Bu durumda davacının, hasarın giderilmesine yönelik olarak sarfetmek zorunda kaldığı dövizi geri edinmek, sureti ile zararını giderebilmek için dövizin karşılığını fiili ödeme tarihindeki kur değerine göre istemesinde yasal herhangi bir engel olmayıp, yukarıda açıklanan Tazminat Hukuku ilkelerine uygun iken, yerel mahkemece, aynen veya sarf olunan dövizi fiili ödeme tarihindeki kur değerine göre tazmini ne karar verilmesi isabetli olup davalı Sezai ve Sultan Ö...'in bu yöne ilişen temyiz itirazlarının reddi gerekirken sayın çoğunluğun bunun aksine oluşan kanaatine katılmıyorum.