 |
T.C.
YARGITAY
19. Hukuk Dairesi
Esas no : 1995/4410
Karar no : 1996/567
Tarih : 25.1.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek. Av. Refik U... ile davalı vek. Av. Önder Ş...'ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili; müvekkili şirketin davalı Bankaya 8.400.000.000.-TL . bedelle taşınmaz sattığını, tapuda ferağ işleminin yapılmasından sonra faturanın tebliğ edildiğini, satış bedeline % 12 KDV tutarı olan l . 008 . 000 . 000 . -TL . ' nin de eklenerek
9.408.000.000.-TL . ' nın ödenmesi talebedildiği halde, davalının KDV bedelini ödemediği gibi faizi ile birlikte l .034.843.l76.-TL . için yapılan icra takibine de, "KDV'nin malın satış bedeline dahil bulunduğundan" bahisle itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile % 40 tazminatın tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; yapılan görüşmeler sonunda, taşınmazın, KDV'nin satış bedeline dahil olmak üzere 8.400.000.000- TL bedel karşılığı satın alındığından ve KDV mükellefinin de davacı olduğundan bahisle davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece;asıl ve ek bilirkişi raporları, tüm dosya kapsamı ve 3065 Sayılı Yasanın ilgili maddelerine göre, KDV'nin asıl yüklenicisinin malı teslim alan kişi olup, KDV'nin mal bedeline dahil bulunmasının istisna teşkil ettiği ve bu durumun Maliye Bakanlığınca tesbit edildiği gerekçesiyle davanın asıl alacak yönünden aynen kabulüne, 18 günlük faiz tutarı 24.l92.000. -TL.ile birlikte, takibin l.032.292.000. -TL üzerinden devamına, % 40 tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle, oluşa uygun bulunan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, vekili Yargıtay duruşmasına gelen davacı yararına takdir edilen 750.000.-TL. duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya ödenmesine, 25.1.1996 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Uyuşmazlığın çözümü, taraflar arasındaki taşınmaz satışı sözleşmesinin yorumuna bağlıdır. Bir sözleşmenin yorum yolu ile şekil ve koşullarının belirlenmesinde iki tarafın gerçek ve müşterek amaçlarının aranması B.K.'nun 18/1.maddesi hükmü icabıdır.
Satışın, vergiler taraflara ait olmak üzere 8.400.000.000.-TL. bedelle yapıldığı tartışmasız olduğu gibi bu husus davacı tarafından davalı alıcı bankaya yapılan 7.9.1993 tarihli yazıda belirtilmiştir. Tapudaki resmi akitin de 20.9.1993 tarihinde bu yazıdaki koşullara göre oluşturulduğu görülmektedir. Yine davacı 20.9.1993 tarihli yazı ile tapuda gayrimenkulun bedeli olarak gösterilen 8.400.000.000.-TL. ' n ı n davacı satıcıya ait bulunan % 4 tapu ve tahsis harcı bedeli olan 337 . 025.000.-TL. 'lık bölümünün adına yatırılmasını, bakiye olan 8 . 062 . 975.000.-T L. 'lık bölümünün de davalı banka şubesi nezdindeki mevduat hesabına yatırılmasını davalı bankadan istemektedir. Davacı satıcı KDV'yi içeren faturayı ise 22.9.1993 tarihinde ve daha sonra düzenlemiştir. Bütün bu olguların tarafların sözleşmeyi yapmaları sırasındaki amaçlarının belirlenmesinde gözetilmesi gerekir.
Her ne kadar KDV'nin gerçek sorumlusu alıcı ise de; bu durum sonuca etkili değildir. Zira alıcının sorumlu olduğu KDV'nin, KDV'yi tahsile yetkili merci'e yatırılması ve alıcıdan bunun tahsili, satıcının yükümlülüğünde olduğundan yatırılmayan KDV'nin idarece alıcıdan tahsili sözkonusu değildir. Bu nedenledir ki KDV'nin satış bedeline dahil olduğu ve ödenen bedelin KDV'yi içerdiği yaygın bir uygulama ile yerleşmiş ve yerleşen bu uygulamaya göre de yaygın bir kanaat oluşmuştur. Bu itibarla satış bedelinden ayrı olarak talep edileceğini alıcıya bildirmiş olmayan ve satış bedeli ile birlikte yukarıda belirtilen yazı ile de istemiş bulunmayan davacının, KDV'ni resmi akdin yapılmasında ve bedelin de ayrıca istenip alınmasından sonra düzenlediği faturaya dayalı olarak istemesi mümkün değildir. Ayrıca vergilerin taraflara ait olacağını 7.9.1993 tarihli yazı ile bildiren satıcı davacının, bilahare satış bedeli olduğunu ileri sürdüğü 8.400.000.000.-TL . 'na dahil olarak kendisine ait olan tapu vergisini de göstermek suretiyle istekte bulunmuş olması 8.400.000.000.-TL . ' nın KDV dahil bütün vergileri içerir bir satış bedeli olduğunu gösterir. Bütün bunlar ise 8.400.000.000.-TL.' nin , tapu harçlarından davacıya ait olan bölümünü ve davacının davalıdan tahsil edip merciine yatırması gereken KDV'ni içerir bir bedel olduğunu ve tarafların da sözleşmeyi bu koşullara göre oluşturduklarını açıkça göstermekte iken, sözleşmenin yorumunun hakime mevdu bir görev olduğu ve bu konuda bilirkişi düşüncesinin bağlayıcı olmayacağı kuralı gözden kaçırılarak KDV'nin yasal asıl sorumlusunun alıcı olduğu gibi yetersiz ve sonuca etkili bulunmayan gerekçeye dayalı olan bilirkişi düşüncesini benimseyen mahkeme kararının bozulması gerekmekle sayın çoğunluğun onama görüşüne katılmıyorum.