 |
T.C.
YARGITAY
19. Hukuk Dairesi
Esas no : 1995/10840
Karar no : 1996/3543
Tarih : 08.04.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalılardan S.Ç. tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde, davalı vek. Av.E.Y. gelmiş, diğer taraftan kimse gelmemiş olduğundan, onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davaya konu olayda; Turgutlu istikametine doğru seyretmekte olan davacıya ait Mercedes marka 35 ASZ 46 plaka sayılı oto, yolun sağında bulunan benzinliğe girmek için sinyal verdiği sırada; arkasından gelen 35 BAL 08 plaka sayılı sürücüsü M.Z. idaresindeki kamyonet davacıya ait aracı takip etmekte ve kamyonetin arkasından gelen 48 AK 266 plaka sayılı ve davalı S.Ç.idaresindeki kamyon ise kamyoneti takip etmektedir.
Toplanan delillerle ve mahallinde yapılan keşif ve dinlenen tanık sözlerine göre, davacı aracına çarpma, şu iki halden birine göre vukuu bulmuştur. Ya M.Z. idaresindeki kamyonet, davacı aracına çarpmış ve arkasından gelen kamyon da duramayarak önündeki kamyonete çarpmıştır, ya da, en arkadan gelen kamyon kamyonete çarpmış, kamyonet de duramayarak davacı aracına çarpmıştır. 1. halde, kamyonet sürücüsü davalı M.Z. tamamen kusurlu; davacı ile kamyon sürücüsü kusursuzdur. Diğer halde ise; kamyon sürücüsü tam kusurlu, diğer sürücüler kusursuzdur.
Mahallinde iki kez trafik polis memuru aracılığıyla yapılan keşif sonunda alınan raporlarda davacı araç sürücüsü 2/8, kamyonet sürücüsü ise 6/8 oranında kusurlu bulunmuştur.
Konu ile ilgili görüşüne başvurulan Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi; olayın yukarıda sözü edilen iki halden hangisine göre gerçekleştiğinin saptanmasını mahkemenin takdirine bırakarak, bu iki hale göre yukarıda bahsedildiği şekilde kusur dağıtımında bulunulmuştur.
Bu durumda mahkemece tanık sözleri değerlendirilerek çekişmenin çözüme kavuşturulması gerekir. Keşifte dinlenen tanıklardan Mehmet T.D. arkadan gelen kamyonun kamyonete çarptığını, kamyonetin de davacı aracına çarptığını beyan etmesine karşın diğer tanık Musa kamyonetin duramayarak davacı aracına çarpınca arkadan gelen kamyonun da mecburen kamyonete çarptığını beyan etmiştir.
Mahkemece, kamyonun kamyonete çarptığı ve kamyonetin de duramayarak davacı aracına çarptığını kabul edilerek taraflar arasındaki çekişmeyi çözüme kavuşturmuştur.
Bu arada dinlenen ve davalı S.Ç. lehine tanıklık yapan Musa'nın sözlerinin niçin kabul edilmediği mahkemece karar yerinde tartışılmamıştır. Halbuki HUMK'nun 388. maddesine göre, kararın hangi hususları kapsaması gerektiği belirtilmiş olup, bu maddeye göre davalı S. lehine tanıklık yapan ve savunmasını doğrulayan bu tanığın sözlerinin kabul edilmeme nedeni karar yerinde tartışılmalıydı. Tanık Musa'nın taraflarla yakınlığı olmayan tarafsız kişi bulunması, olay sırasında benzin istasyonunda durması nedeniyle olayı en iyi şekilde görmesi muhtemel olduğu göz önüne alınarak olayın oluş biçimi bu tanığın sözüne itibar edilerek saptanması gerekirken, kararda yazılı olduğu şekilde yanlış değerlendirme sonucu hüküm oluşturulmasında isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden davalı S. yararına BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan S. yararına takdir edilen 6.000.000 TL. duruşma vekillik ücretinin davacıdan alınarak adı geçen davalıya verilmesine, peşin harcın istek halinde iadesine 8.4.1996 gününde oybirliğiyle karar verildi.