 |
T.C.
YARGITAY
Ondokuzucu Hukuk Dairesi
E. 1994/6775
K. 1994/8393
T. 26.9.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
TAZMİNAT MİKTARINA İLİŞKİN YETERSİZ VEYA FAHİŞ
ANLAŞMALAR
ANLAŞMA (İBRANAME) İLE BAĞLI KALMAMA
İKİ YILLIK HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE
(Davada def'iolarak ileri sürme)
KARAR ÖZETİ: 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 111/2. maddesinde tanınan hak, dava sırasında bir defi olarak öne sürülebileceği gibi, anlaşmanın yapıldığı tarihten itibaren iki yıllık hak düşürücü süre içinde bir davanın açılmış olması, davacının anlaşma (ibraname) ile bağlı kalmak istemediğinin kabulünü gerektirir.
(2918s. Trafik K. m. 111/2)
(818 s.BK.m.51)
1- Halil Vekili ile (H.G.) vekili, 2- Fikri aralarında tazminat davası hakkında, (Mustafa Kemalpaşa Asliye Hukuk Mahkemesi) 'nden verilen 10.12.1992 tarih ve 323-414 sayılı hükmün, Dairenin 7.4.1994 tarih ve 4245-3366 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacı vekilince kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği konuşuldu:
Mahkemece, eşinin ölümüyle sonuçlanan trafik olayı nedeniyle davacı yararına takdir edilen 4.000.000.- lira manevi ödencenin davalı araç maliki Halil ile öbür davalı sürücüsünden ortaklaşa ve dayanışmalı olarak alınmasına karar verilmiştir.
Dosyaya ibraz edilen M.Kemalpaşa 2. Noterliği'nce düzenlenen 25.9.1989 gün, 6683 yevmiye nolu ibranameden davacının olay dolayısıyla. davalı (H.G.)'den 800.000.- lira aldığı ve bu nedenle maddi-manevi tazminat haklarını, bu davalı yönünden ibra ettiği anlaşılmıştır.
Karayolları Trafik Kanunun 111/2. maddesi uyarınca tazminat miktarına ilişkili olup da, yetersiz veya fahiş bulunduğu açıkça belli olan anlaşma ve uzlaşmalar, yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir. Anılan madde hükümlerinden yararlanabilmek için bu yön dava şırasında bir def'i olarak ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten başlayarak iki yıllık hak düşürücü sürede anlaşma hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir istencin (iradenin) açıklanması da yeterli olacaktır. Somut olayda, 25.9.1989 günlü ibranamenin verilmesinden sonra, iki yıllık süre dolmadan 10.9.1991 gününde davanın açılması karşısında, davacının bu ibraname nedeniyle bağlı kalmak istemediğinin kabulü gerekir. İbranameyle ödenen 800.000. lira tazminatta, maddi manevi tazminat ayrımı yapılmadığından eşit biçimde karşılandığı, yani yarısı olan 400.000.- liranın manevi tazminat olarak ödendiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, 4.000.000.- lira manevi ödence takdir edilerek, ibranamenin yetersiz olduğu vurgulanmış bulunmaktadır.
Öte yandan, BK. nun 51. maddesi uyarınca ve eksik teselsül hükümlerince, davalılar, davacıya karşı dayanışmalı (müteselsil) olarak sorumludur. Bu tür sorumlulukta, sorumlulardan herbiri tazminat borcunun tamamından sorumludur. Yine sorumlulardan birinin zararı ödemesi halinde, öbürleri bu oranda borçtan kurtulur.
Bu durumda, hüküm altına alınan 4.000.000.- lira manevi tazminattan, geçersiz ibranameyle ödenen 400.000.- lira düşülerek 3.600.000.- liraya hükmedilmek gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir. Ancak, bu yön gözden kaçırılarak başka nedenle kararın bozulduğu anlaşılmakla, davacının karar düzeltme isteminin kabulüyle anılan gerekçeyle hükmün bozulması gerekmektedir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenle davacının karar düzeltme isteminin kabulüyle Dairemizin 7.4.1994 gün, 93/4245 esas, 94/3366 karar sayılı bozma kararın ı n kaldırılmasına, açıklanan nedenle mahkeme kararının (BOZULMASINA), peşin alınan ret karar harcının istek halinde iadesine, 26.9.1994 gününde oybirliğiyle karar verildi.