 |
T.C.
YARGITAY
19. Hukuk Dairesi
E. 1993/5800
K. 1994/5618
T. 2.6.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
VİSA KARTI
KREDİ KARTI SAHİBİNİN SORUMLULUĞU
KARAR ÖZETİ: Kredi kartı sahibinin sorumluluğu kaybolma ya da çalınma olgusunun bankaya yazılı teyitiyle bankanın, kartı sistem dışı bırakabilmesi için Bankalararası Kart Merkezine bildirim yükümlülüklerini yerine getirebilmesi için öngörülecek makul, objektif bir süreyle sınırlı tutulmalıdır.
(818 s. SK. m. 99/2)
(743 s. MK. m. 2,3)
Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine, temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
Davacı vekili dava dilekçesinde; yanlar arasındaki sözleşme uyarınca müvekkiline verilen kredi kartını 22.5.1991 günü çaldırdığını, aynı gün davalı bankaya durumu' bildirdiğini ve Cumhuriyet Savcılığına başvurduğunu, davalı bankanın kartın iptal işlemini 8.6.1991 gününde yaptırdığını, 14.6.1991 gününden başlayarak kartı çalanın sahte kimlik ve imza kullanarak çektiği paranın riskinin davacıya yükletildiğini bildirerek, müvekkilinden alınan dava konusu 23.916.500 liranın geri alınmasını istemiştir.
Davalı vekili; aralarındaki sözleşme gereği kartın çalınması halinde tüm sorumluluğun,davacıya ait olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacının çalınma durumunu hemen davalı bankaya bildirmek suretiyle yükümlülüğünü yerine getirdiği, iptal işleminde geciken bankanın kusurlu olması nedeniyle davacıdan tahsil olunan dava konusu bedelin davalıdan alınarak geri verilmesine karar verilmiştir.
Hüküm davalı bankaca temyiz edilmiştir.
Yanlar arasında yapılan 16.11.1988 günlü "yalnız Türkiye'de geçerli visa kredi kartı üye sözleşmesine davalı olarak davacıya visa kredi kartı verilmiştir. Davacının kredi kartını 22.5.1991 gününde çaldırdığı, aynı gün durumu yazılı olarak bankaya bildirdiği, çalınma olayının davalı yanca da saptanıp kabul edildiği, böylece davacının, sözleşmenin 10. maddesinde belirtilen bildirim yükümlülüğünü yerine getirdiği yönünde yanlar arasında uyuşmazlık yoktur.
Bu çalıntı bildirimi üzerine, davalı bankanın anlaşma yaptığı kuruluşlara durumu açıkladığı ve bu işyerlerinde alış-veriş yapılmadığı bildirilmiştir. Ayrıca, bankanın anlaşması bulunmadığı işyerleri yönünden, Merkez Bankası ve Bankalar Birliği'nin gözetiminde kurulan davalı bankanın da ortağı olduğu Bankalar arası Kart Merkezi A.Ş. (B.K.M.)'ce çıkarılan, çalıntı kayıp ve geçerli olmayan kartların kuruluşlara bildirilmesi ve sorumluluğu düzeleyen Birleşik Uyarı Listesi Yönetmeliği (BUL)'de yayınlanmak üzere 22.5.1991 gününde bildirilmiştir. -BUL'da 8.6.1991 gününde yayınlatılmıştır. Çalınan kartına 31.5.1995 gününde işyerlerinde alış-veriş yapılmaya başlanmış, herbiri 400.000 lirayı geçmeyen tutarlarla 11.6.1991 gününe kadar devam etmiştir.
Somut olaya özgü 400.000 liranın altındaki miktarlar için üye işyerlerinden provizyon alma zorunluluğu olmadığı anlaşılmaktadır.
Banka ile müşterisi arasındaki ilişkide, banka provizyon almak suretiyle ya da olaya özgü 400.000 lira altında işyerleriyle yaptığı anlaşma uyarınca provizyon istenmesine gerek olmadan ödemeleri güvence altına almaktadır. Bir başka deyişle ödemeyi müşteriye karşı garanti etmektedir. Kartla yapılan alışverişlerde üye işyerleri olaya özgü 400.000 liranın altındaki miktar için kimlik denetimi ve imza vurgulaması yaptıktan sonra kartı kabul etmeleri durumunda bankaya karşı sorumluluktan kurtulmaktadır. Yine 400.000 liranın üstündeki ödemeler yönünden de bankadan "provizyon" denilen onayı aldıklarında sorumlulukları bulunmamaktadır. Provizyon, kartın kayıp ya da çalıntı olmadığını ve ilgili kart hamilinin alış-veriş tutarını harcayabileceğini vurgulamaktadır.
Öbür yandan, bankalar kredi kartı verirken, kredi üye sözleşmesi yaparken gerekli dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Zira, bankaların gördükleri hizmetin bir gereği olarak tüm olasılıkları, bunların önlemlerini düşünmek ve hizmetlerini yüksek düzeyde bir güvence ortamı içinde yürütmekle yükümlüdür. Banka müşterisinin de objektif ölçüleri içinde davranması ve özellikle kötüye kullanma olasılığı nedeniyle özenle saklama yükümlülüğü olan kredi kartının rızası dışında elinden çıkması durumunda bankaya hemen bildirimde bulunması gerekmektedir. Bu sayede bankalara gerekli önlemlere başvurma olanağı sağlanmalıdır.
Buna koşut olarak yanlar arasında düzenlenen sözleşmede öngörülen biçimde kayıp ya da çalıntı ihbarının yazılı olarak vurgulanmasından sonra yapılacak tüm harcamalardan üyenin tek başına sorumlu olacağı yönündeki hüküm, BK.nun 99. maddesinin 2. fıkrası uyarınca davalı bankayı açıklanan yükümlülüklerden dolayı sorumluluktan kurtarmaz. Zira, müşterisinin bildirimine karşın kaybolan ya da çalınan kartın kullanılmasını engelleyecek önlemleri yeterli sürede almayan bankanın ağır kusurlu sayılması gerekir.
Bu durumda, kredi kartı sahibinin sorumluluğu, kaybolma yada çalınma olgusunun bankaya yazılı teyidiyle bankanın bildirim yükümlülüklerini yerine getirebilmesi için öngörülecek makul, objektif bir süreyle sınırlı tutulmalıdır. Yoksa, üye sorumluluğunu bildirimden başlayarak bankanın kayıp kartı sistem dışı bırakabilmesi için yeterli süre geçtikten sonrada sürdürülmesi hakkaniyet kurallarına uygun düşmez.
Somut olayda, davacının çalıntı bildirimi hemen yapmasına karşın, davalı bankanın mahkemece makul olarak kabul edilen sürede yükümlülüklerini yerine getirememesi sonucu doğan zarardan sorumlu tutulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının reddine, yerel mahkeme kararının (ONANMASINA), 750.000 lira duruşma avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, onama harcının temyiz edenden alınmasına, 2.6.1994 gününde oybirliğiyle karar verildi.