celemesinin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı İ.... Bankası vekili tarafından davalı N....Alüminyum San. ve Tic. A.Ş. aleyhine açılan iflas davasının yapılan açık yargılaması sırasında; yerel mahkeme yaptırdığı bilirkişi incelemesi sonunda aldığı rapor ve ek rapora dayanarak İİK.nun 158. maddesi gereğince 14.644.349.200 TL.nın 7 gün içinde ödenmesi için davalıya depo emri tebliğine karar vermiş ve bu ara kararından dönülmesine ilişkin olmak üzere davalı v
ekili tarafından yapılan talep mahkemesince reddedilmiştir.
Davalı tarafın depo kararıyla ilgili olan ara kararını temyiz etmesi üzerine, yerel mahkemece, verilen kararın nihai nitelikte olmaması nedeniyle temyizi kabil olmadığından temyiz talebinin reddine karar verilmiş olup, bu son karar davalı yanca yasal süresi içinde temyiz edilmiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427. maddesinde, mahkemelerden verilen nihai kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabileceği öngörülmüştür. Mahkemenin davadan el çekmesini gerektiren ve yargılamaya son veren gerek esas ve gerekse usul ile ilgili bütün kararlar nihai karardır. Bunun karşıt anlamında mahkemenin davdan el çekmesini veya yargılamaya son verilmesini gerektirmeyen, muhakemenin devamını temin eden kararlar
ın nihai vasfı bulunmadığından müstakilen temyiz edilemez; ancak asıl hükümle birlikte temyize konu edilebilir.
HUMK.nun 77. ve Anayasanın 141. maddesi gereğince hakim, davayı süratle sonuçlandırmakla görevli olduğundan yargılamayı sürdürmekte olan mahkemece, 24.4.1967 gün ve 1966/12 esas 1967/3 karar sayılı içtihadı Birleştirme Kararında vurgulanan görüş doğrultusunda, temyiz incelemesi için Yargıtaya dosya örneğinin gönderilmesinde de usule aykırı bir yön görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddine ilişkin yerel mahkeme kararının (ONANMASINA), onama harcının temyiz edenden alınmasına 25.9.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi.