madıkça hukuken geçersiz sayılmış ve aynı maddenin (e) fıkrasına göre resmi senetle yapılacak satışların 1 ay içinde sicil kaydına intikal ettirilmemesi cezai müeyyideye bağlanmıştır. Görülüyor ki yasa kamu yararı yönünden kara taşıt araçlarının Devletin d
enetiminde satışını ve sicil kayıtlarının tutulmasını sağlamış olmakla, araçların sicil kaydına mülkiyet belgesi değeri vermiştir. Bu durumda zilyedliği mülkiyet karnesi olarak kabul edilemeyecek olan kara taşıt araçları için, sicil kaydına konulacak haczi
n, mülkiyet tasarrufunu kısıtlaması yönünden hukuken geçerli bir el koyma ve haciz olarak kabulü gerektiğinden hacze iştirakin diğer koşullarının da bulunması halinde alacağın sıra cetveline alınması gerekir.
Öte yandan; davacı alacağı, 6183 sayılı Yasanın 21/1. maddesi gereğince devlet alacağı olup, imtiyazlıdır. 3. kişiler tarafından haczedilen mallara, Devlet alacağından dolayı da haciz konmuş ise İİK.nun 100. maddesindeki şartlar aranmadan hacze iştirak eder. Satış bedeli garameten taksim edilir.
Buna göre, davacı Vergi Dairesinin 2.7.1991 tarihinde Trafik Şubesine yazdığı yazıya istinaden aracın kaydına haciz şerhinin kaydedilip edilmediği araştırılıp, mahcuzun satış tarihi olan 30.7.1991 tarihinden önce kaydına ha-az şerhi verilip verilmediği sap
tanarak, kaydın haczin satış tarihinden önceye ilişkin ise haczin 1. sıradaki hacze iştiraki kabul edilerek bedelinin garameten taksimine ve bu şekilde davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddi isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenle kararın davacı yararına
BOZULMASINA, 23.9.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi.