 |
T.C.
YARGITAY
19. Hukuk Dairesi
E. 1992/4893
K. 1993/2199
T. 19.3.1993 Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- KUSURUN TAKDİRİ YÖNÜNDEN CEZA MAHKEMESİ KARARI HUKUK HAKİMİNİ BAĞLAMAZ
ÖZET BK.nun 53. maddesi uyarınca kusurun takdiri yönünden ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlamaz. Hukuk Hakimi ceza mahkemesinin saptadığı hukuka aykırılık olgusu ile bağlı kalıp, tüm delilleri yeniden değerlendirerek ceza mahkemesinde belirlenen kusur durumu delillere uygun düşmemek de ise, kusur oranını ayrıca belirler.
(818 s. BK. m. 53)
Taraflar arasındaki karşılıklı tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı esas davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, karşılık davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı–davacı Mehmet vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı–karşı davalı Zeki, karşı tarafa ait otonun kendisine ait otoya çarptığını belirtip; zararı karşılığı olarak 15.000.000. TL.nın yasal faizi ile tahsili isteği ile dava açıp karşı davanın reddini savunmuş; davalı–karşı davacı, olayda karşı tarafın kusurlu olduğunu belirtip, zararı karşılığı olarak 25.185.295 TL.nın olay tarihi 26.8.1990'dan itibaren yasal faizi ile tahsilini isteyip, asıl davanın reddini savunmuş; mahkemece asıl davanın 9.070.200 Tl.lık kısmının kabulü ile bu miktarın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline, fazla taleple, karşı davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalı– karşı davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm için yeterli değildir. Şöyle ki;
Kararda olayın ne şekilde vuku bulduğu açıklanmaksızın incelenen ceza dosyasında davalı Mehmet'in 8/8 kusurlu kabul edilmesiyle mahkum edildiği, bu mahkumiyet. kararının temyiz edilmeksizin kesinleştiği, BK.nun 53. maddesi uyarınca ceza mahkemesinin belirlediği kusur oranı ve mahkumiyet kararının hukuk mahkemesini bağlayıcı belirtilerek, kusurun tümü ile davalı Mehmet'te olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Sözü edilen BK.nun 53. maddesinin anlamı mahkemece kabul edilenin aksine kusurun takdiri yönünden ceza mahkemesi kararının hukuk hakimini bağlamayacağı şeklindedir. Bu sebepledir ki hukuk hakiminin tarafların kusura ilişkin tüm delillerini toplayıp ceza mahkemesinin hukuk hakimini bağlayan "hukuka aykırılık olgusu" ile bağlı kalıp, kusura ilişkin olarak değerlendirmeye tabi tutması, bu esnada ceza mahkemesinde belirlenen kusur durumunun, dosya içeriği delillerle uyum arz etmemesi halinde kusur oranını ayrıca belirleyip buna göre hüküm oluşturması icap eder.
Her iki davacı da ceza davasında araçlarda bulunan üçüncü kişilerin yararlanmasına çarpışmaları ile sebebiyet vermelerinden dolayı sanık durumundadırlar. Ceza davasındaki bilirkişi raporlarında olay (karşı davacı Mehmet'in önünde seyretmekte olan davacı Zeki'nin kullandığı otoyu yakından takip ederken olay yerine geldiğinde sollama teşebbüsüne giriştiği ancak muvaffak olamayarak geçiş sırasında öndeki araca çarptığı; bu suretle ötelenen öndeki aracında çarpmanın tesiri ile direksiyon hakimiyetini kaybedip yol dışındaki direğe çarptığı), şeklinde kabul edilmiştir.
Davalı-karşı davacı Mehmet ise cevap dilekçesinde olayı "davacı Zeki'nin aracını aşırı sarhoş bir şekilde kullandığı; bundan dolayı direksiyon hakimiyetini kaybederek yol kenarındaki direğe çarptığı ve bunun sonucu da yola doğru savrulup önüne kayması ile kendisinin de ona çarpmak zorunda kaldığı" şeklinde izah ederek bunun ispatına imkan verilmesini istemiştir. Görüldüğü üzere davalı. Zeki'ııin iddiası ile ceza mahkemesinin kararının kusur oranına ilişkin bölümü çelişmektedir. O halde davalı–karşı davacı Mehmet'e iddiasını ispatlama imkanı tanınmasında zorunluluk bulunmakla buna ilişkin taraf delilleri toplanıp değerlendirilerek gerekirse kusura ilişkin olarak yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak kusur oranı belirlenmek gerekirken, aksine düşüncelerle ve eksik inceleme ile hüküm oluşturulması isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle kararın davalı–karşı davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 19.3.1993 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|