 |
T.C.
YARGITAY
19. Hukuk Dairesi
E. 1991/66
K. 1991/58
T. 24.12.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- İLAMLI İFLAS YOLU
- İFLAS KARARI VERİLMESİ
ÖZET : İcra ve İflas Kanununun 173/1-2. maddesi uyarınca iflas takibi kesinleşip mahkemece verilen iflas kararının, aynı Yasanın 166/2. maddesinde yazılı usule göre ilan edilmesi gerekir. Aynı madde gereği bu ilana dayanarak, diğer alacaklılar ilandan itibaren onbeş gün içinde davaya müdahale ederek veya itiraz haklarını kullanarak iflas gerektiren bir hal bulunmadığını ileri sürebilirler. Yasanın emredici nitelikteki bu hükümleri uyarınca gerekli ilan yapılmadan, davaya devam edilerek bitirilmesi doğru görülmemiştir.
(2004 s. İİK. m. 173/1-2, 166/2)
Taraflar arasındaki davanın (Ankara Asliye 3. Ticaret Mahkemesi)nce görülerek mahkeme ilamında belirtilen gerekçelere binaen verilen 17.12.1991 tarih ve 423-636 sayılı hükmün temyizen tetkiki taraflar vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, dava dilekçesinde, davalı hakkında ilamlı iflas yolu ile yaptıkları takipte gönderilen iflas ödeme emrine borçlunun itiraz etmediğini, takibin kesinleştiğini, fakat borcun ödenmediğini beyanla iflasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacı alacağının dayanağı olan mahkeme kararını temyiz ettiklerini, henüz ellerine geçen ibranameye göre borçlarının bulunmadığını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı alacağı 4.207.440 TL.nin ihtara rağmen ödenmediği gerekçesiyle davalı borçlunun iflasına karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraflar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davacı vekili 19.12.1991 tarihli temyize cevap dilekçesinde, kararın bozulmasını isteyerek kararı temyiz etmiş ise de, bu konuda gerekli temyiz harcını ödemediği gibi, dilekçenin temyiz defterine de kayıt edilmediği anlaşıldığından İcra ve İflas Kanununun 364/2. yollaması ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 434 ve İcra ve İflas Kanununun 365/3. maddeleri uyarınca temyiz isteminin reddi gerekmiştir.
2- İcra ve İflas Kanununun 173/1-2. maddesi uyarınca iflas takibi kesinleşip mahkemece verilen iflas kararının, aynı Yasanın 166/2. Maddesinde yazılı usule göre ilan edilmesi gerekir. Aynı madde gereği bu ilana dayanarak diğer alacaklılar ilandan itibaren onbeş gün içinde davaya müdahale
ederek veya itiraz haklarını kullanarak iflas gerektiren bir hal bulunmadığını ileri sürelebilirler. Yasanın emredici nitelikteki bu hükümleri uyarınca gerekli ilan yapılmadan, davaya devam edilerek bitirilmesi doğru görülmemiştir.
3- Davacı vekili her ne kadar 17.12.1991 tarihli son oturumda borcun ödenmediğini söylemiş ise de, davalı vekilinin temyiz dilekçesi ekinde verdiği, davacı vekilinin de imzası bulunan 17.12.1991 tarihli belgeden, borcun 3.500.000 TL.Iık kısmının duruşmadan bir saat önce ödendiği anlaşılmış olup, davacı vekili de bu ödemeyi 19.12.1991 tarihli harçsız ve deftere kayıtsız temyiz dilekçesinde kabul etmiştir.
O halde; mahkemece, ödenen miktarın mahsubu ile borçlu davalıya yeniden kalan borç için depo emri gerekirken, yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayanılarak iflas kararı verilmesi de usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
SONUÇ : Yukarıda 1. bendde yazılı nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin reddine, 2 ve 3. bendlerde yazılı sebeplerden dolayı davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kararın (BOZULMASINA), istek halinde ödediği temyiz peşin harcının temyiz eden davalıya geri verilmesine, 24.12.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi.