 |
T.C.
YARGITAY
19. Hukuk Dairesi
E: 1991/10267
K: 1992/6169
T: 23.11.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacılar, davalılar hakkında açtıkları trafik kazasına ilişkin ilk tazminat davasında, davalıların tazminata mahkum edildiklerini bildirerek, o davada istenmeyen faiz alacaklarının hüküm altına alınmasını istemişlerdir.
Davalılar, iki yıllık zamanaşımının dolduğunu, önceki davada faiz talep hakkının saklı tutulmadığını, istenen faizin fahiş olduğunu savunmuşlardır.
Mahkemece, haksız fiil tarihi itibariyle iki yıllık zamanaşımının gerçekleştiğini önce açılan davada faiz isteminde bulunulmadığından söz edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm davacılar tarafından cezayı gerektiren fiilden doğan davalarda, fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörüldüğünde, bu sürenin uygulaması gerektiği olayda ise beş yıllık sürenin dolmadığı önceki davada faiz isteme hakkının saklı tutulması gerekmediği ileri sürülerek temyiz edilmiştir.
Borçlar Kanunun 131. maddesinde açıklandığı gibi asıl alacak hakkında zamanaşımı vaki olunca faiz ve sair fer'i alacaklar hakkında da zamanaşımı vaki olmuş sayılır. Yine Borçlar Kanununun 60/2. maddesine göre, haksız fiillerden doğan zarar ve ziyan davası Ceza Kanunları mucibince müddeti daha uzun zamanaşımına tabi cezayı gerektiren bir fiilden doğmuş ise şahsi davaya da o zamanaşımının uygulaması gerekmektedir. Diğer yandan, Borçlar Kanunun borçlarınsukutuna değinen 113. maddesinde asıl borç tediye ile veya sair bir suretle sakıt olduğunda fer'i hakların da sakıt alacağı belirtilmiş, aynı maddenin 2. fıkrasında, "ifanın" hak saklı tutulmadan kabulü halinde işleyen faizleri talep hakkının dinlenemeyeceği öngörülmüştür. Anılan hükmün açıklığı karşısında fer'i nitelikte bir alacak olan faizin, esas alacak tahsi edilmedikçe ayrı bir dava ile istenmesine engel yoktur. Önceki davada saklı tutulmaması bu hakkın düşmesi sonucunu doğurmaz. Bu yönler gözetilmeden davanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenlerle, davacılar vekilinin yerinde görülmeyen temyiz isteminin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 23.11.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi.