 |
T.C
YARGITAY
18. HUKUK DAİRESİ
E: 2004/2732
K: 2004/3402
T: 26.04.2004
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN TESPİTİ
- TAŞINMAZ MALIN İDARE ADINA TESCİLİ
- SULU YADA KURU TARİM ARAZİSİ NİTELİĞİ
2942 s. KamulaştırmaK/8,10
Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasası'nın 4650 sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
1-Dava, 2942 sayılı Kamulaştırma Yasası'nın 4650 sayılı yasa ile değişik 10. maddesi uyarınca kamulaştırılan taşınmazın bedelinin tespiti ve kamulaştırılan yerin idare adına tescili istemine ilişkindir.
Sözü edilen yasa maddesinde kamulaştırma bedelinin ne şekilde tespit edileceği açıkça belirtilmiş olup buna göre dava konusu yerin kamulaştırma bedelinin belirlenmesi gerekir.
Somut olayda anılan Yasa'nın 8. maddesi uyarınca taraflar bedelde anlaşmış olmalarına karşın taşınmaz mal sahibinin ferağ vermeye yanaşmaması üzerine bu dava açılmıştır. Böyle bir durumda, daha açık bir anlatımla bedelde anlaşma sağlanmasına karşın taşınmaz malın ferağın verilmemesi halinde bu yasanın 10. maddesine göre işlem yapılacağı öngörülmüş olmakla tarafların dava öncesinde anlaştıkları bedelin bir hükmü bulunmadığından, 10. maddede belirtilen esaslar doğrultusunda kamulaştırma bedelinin yöntemince tespit edilmesi ve buna hükmedilmesi gerekirken; idari işlem aşamasında tarafların uzlaştıkları bedelin usuli kazanılmış hak oluşturduğu ve buna dayanarak davalı tarafın her aşamada bu bedeli kabul edebileceği, bu beyanın da davacı kurumu bağlayacağı gerekçesiyle tarafların anlaşma tutanağında uzlaştıkları bedelin kamulaştırma bedeli olarak tespitine karar verilmesi,
2-Kamulaştırma Yasası'nm 11. maddesinin üçüncü fıkrasının f bendinde taşınmaz malın kamulaştırma (değerlendirme) tarihindeki mevki ve şartlarına göre olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelire göre değerinin belirleneceği öngörülmektedir. Bu yöntemle taşınmazın değerinin saptanmasında münavebeye alınacak ürünler yönünden sulu ya da kuru tarım arazisi niteliğinde olup olmaması önem taşır.
Mahallinde yapılan keşif sırasında dinlenen köy muhtarı, davalının arazisi üçe bölünmeden önce yaptırdığı havuza, yolun altında bulunan O.Y.nin artezyen tesisatından su getirilerek sulama yaptığını beyan etmiş, bilirkişi kurulu raporunda da taşınmazın dereden sulandığı, derenin kuruduğu Ağustos ayı sonlarından itibaren komşu parselde bulunan artezyen kuyusundan motopompla sulama yapıldığı belirtilerek sulanabilir tarım arazisi olduğu açıklanmış ve bu özelliği itibari ile münavebeye alman ürünlere göre değer biçilmiş ise de, taşınmazın fiilen sulanıp sulanmadığı, sulanıyor ise dereden gelen suyun kendi doğal akışı ile mi yoksa özel bir pompalama ya da başka bir sistemle mi taşınmaza ulaştığı, ayrıca dereden geldiği kabul edilen suyun taşınmazın tamamının sulanmasında her mevsim için yeterli olup olmadığı, ayrıca, yazın derenin suyu kuruduğunda komşu parselden alındığı belirtilen artezyen suyu ile sulamanın, daimi ve geçerli kabul edilebilmesi için kaynak üzerinde dava konusu taşınmaz lehine bir mükellefiyet (irtifak) kurulmuş olması gerektiğinden bu husus ve suyun yeterliliği araştırılmadan ve de dereden pompajla sulama ya da komşu parselden irtifak hakkına dayalı olarak artezyen vasıtası ile sulama söz konusu ise bu sulamanın gerektirdiği masrafların - İlçe Tarım Müdürlüğünce bildirilen üretim masraflan içerisinde buğday ürünü yönünden sulama giderlerinin gösterilmediği de dikkate alınıp- ayrıca hesaplanarak bunun gerektirdiği masrafın da üretim giderlerine eklenmesi gerektiği düşünülmeden taşınmazın sulu tarla kabul edilip, sulu tarım arazilerinde münavebeye alınabilecek domates ürününe göre ve buğdayın da sulu arazideki verim miktarı üzerinden değerlendirme yapılmış olması doğru görülmemiştir.
Mahkemece, (2) numaralı bentte belirtildiği biçimde taşınmazın sulu ya da kuru tarım arazisi niteliğinin açıkça ve denetime olanak verecek biçimde saptanması, sulu tarım arazisi olduğunun (fiilen sulandığının) saptanması durumunda yukarıda açıklanan esaslar çerçevesinde; susuz tarım arazisi olduğunun tespiti halinde ise kuru arazilerde münavebeye alınacak ürünlere ilişkin ortalama verilere göre değerlendirme yapılıp kapitalizasyon faizinin de %6 oranında alınması suretiyle kamulaştırma bedelinin belirlenmesi için bilirkişi kurullarından ek rapor alınması, raporların açıklanan hususlara uygunluğunun denetlenmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin haremin istek halinde temyiz edene iadesine, 26.4.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.