 |
T.C.
YARGITAY
18. Hukuk Dairesi
E: 2002/11552
K: 2003/668
T: 3.2.2003
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- ADIN İPTALİ
- ADIN DÜZELTİLMESİ YADA DEĞİŞTİRİLMESİ
· İÇTİHAT ÖZETİ: Cumhuriyet savam adın düzeltilmesi yada değiştirilmesi için dava açabilir. Ancak, nüfus kütüğüne tescil edilmiş hir adın iptali istemi ile dava aklamayacağından, aç ı/an böyle bir davanın reddi gerekirken "vatandaşla idare arasın-daki ilişkileri düzenleyen genel kurallara göre ilgili idari mercii ve yargı yoluna başvurulacağı" gerekçe gösterilerek mahkemenin görevsizliğine karar verilmesi doğru değildir.
(1587 s. Nüfus K. m. 16,46)
[Nüfus Yön. (3.5.1977 Ta.) m. 77]
Davanamede nüfus kütüğünde kayıtlı adın iptali istenilmiştir. Mahkemece görevsizlik kararı verilmiş, hüküm Nüfus Müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Kurtalan Cumhuriyet Başsavcılığınca 26.2.2002 gün ve 2002/34-5 sayılı davanamede, "Helin" adının 1587 sayılı Nüfus Yasasının 16/4. maddesi ile Nüfus Hizmetleri Kuruluş Görev ve Çalışma Yönetmeliğinin 77. maddesine göre milli kültürümüze ve yasaya aykırı olduğu yolundaki Nüfus Müdürlüğünün uyarısına karşın, davalı Hüseyin'in ısrarı üzerine kızının bu adla nüfusa tescil edildiği ileri sürülerek, nüfus kaydındaki "Helin" adının iptal edilmesi istenilmiştir.
Mahkemece, Dairemizin 1992/1023 esas sayılı kararına yollama yapılarak, anne ve baba tarafından çocuklarına milli kültüre, ahlak kurallarına, örf ve adete uygun düşmeyen veya kamuoyunu inciten adların konulamayacağı ilkesine karşın, bu nitelikteki bir adın konulmasında ısrar edildiğinde, nüfus idaresinin böyle bir işlemi yapmaya (çocuğu bu adla nüfusa tescil etmeye) mecbur edilemeyeceği, böyle bir durumda vatandaş ile idare arasındaki ilişkileri düzenleyen kurallara göre ilgili idari merci ve yargı yoluna başvurulacağı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Davanın dayanağı olarak gösterilen 1587 sayılı Nüfus Yasasının 16. maddesinin 4. fıkrası ile Nüfus Hizmetlerine Ait Kuruluş Görev ve Çalışma Yönetmeliğinin 77. maddesinin 1. fıkrası hükmüne göre çocuğun adını anne ve babası koyar. Ancak "milli kültürümüze, ahlak kurallarına, örf ve adetlerimize uygun düşmeyen veya yasaya aykırı ya da kamuoyunu inciten adlar konulamaz" Nüfus memuru, çocuğa konulmak istenen adın belirtilen bu kurallara uymadığını görürse, anılan yönetmeliğin 77. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca çocuğun adının değiştirilmesi konusunda uyarıda bulunur, ilgililer aynı adı vermekte direnirlerse, çocuğun adını aynen yazarak yöntemine göre tutanağı düzenler ve aile kütüğüne geçirilmesini sağlar. Öte yandan "adın değiştirilmesi" için dava açılmak üzere durumu bir yazı ile Cumhuriyet Savcılığına bildirir.
incelenmekte olan dava dosyası içindeki belge ve bilgilerden; davalı Hüseyin'in 23.9.2001 doğumlu kızını "Helin" adıyla aile kütüğüne kaydedilmesi için başvurduğu, çocuğa konulmak istenen bu adın değiştirilmesi konusunda nüfus memurunun uyarısına rağmen babanın çocuğuna aynı adı vermekte ısrar etmesi karşısında tescil işleminin gerçekleştirildiği, diğer yandan idarece 14.2.2002 günlü yazı ile durum Cumhuriyet Başsavcılığına b Girilerek çocuğun kütükte yazılı "Helin" adının değiştirilmesinin istendiği, hal böyle iken Cumhuriyet Savcılığınca düzenlenen davaname ile davalının kızının adının değiştirilmesi için değil, iptali istemi ile bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda belirtildiği üzere dava, nüfus kütüğünde kayıtlı adın -değiştirilmesi değil- iptali istemine ilişkindir. O halde öncelikle böyle bir davanın Cumhuriyet Savcılığınca açılıp açılamayacağı üzerinde durulmalıdır.
Gerek 1587 Sayılı Nüfus Yasasının 16. gerek 46. ve gerekse Nüfus Hizmetlerine Ait Kuruluş Görev ve Çalışma Yönetmeliğinin 77. maddelerinde "adın iptali" konusunda dava açılabileceğine ilişkin bir hüküm yer almamaktadır. Nüfus Yasasının "kayıt düzeltmeleri" başlığını taşıyan 46. maddesinde, ilgili resmi dairenin göstereceği lüzum üzerine Cumhuriyet Savcıları tarafından yaş, ad, soyadı ve diğer kayıt düzeltme davalarının açılabileceği belirtilmiş olup, buna göre Cumhuriyet Savcısı adın düzeltilmesi yada değiştirilmesi için dava açabilecektir. Ancak, nüfus kütüğüne tescil edilmiş bir adın -milli kültüre, ahlak kurallarına, örf ve adete uygun düşmeyen veya kamu oyunu inciten nitelikte de olsa- iptali istemi ile dava açamayacaktır. Her nasılsa Cumhuriyet Savcılığınca böyle bir dava açıldığında, mahkemece davanın reddi cihetine gidilecektir. Esasen davanın idari ya da adli yargıya açılmış olması da durumu değiştirmeyecektir. Çünkü iptal, düzeltme ya da değiştirmeden farklı bir işlemdir. Daha açıkçası düzeltme, yanlış yapılan veya gerçeğe aykırı olan bir kaydın yerine doğrusunun yazılması; değiştirme, bir şeyin yerine yenisinin konulması; iptal ise, var olan bir şeyin ortadan kaldırılması -yok kılınması- anlamına gelir ki, nüfus kütüğüne tescil edilmiş bir adın iptali, kişiyi adsız bırakmak ve giderek Anayasayla güvence altına alınmış bulunan temel kişilik hakkına saldırı sonucunu doğurur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 1.3.2000 gün ve 2000/18-127 E, 2000/158 K. sayılı kararında belirtildiği üzere; özel hukuk açısından ad, kişiyi tanıtan ve onu diğer bireylerden ayırmaya yarayan bir kavramdır. Başka bir deyişle ad, kişinin toplum içinde tanınmasının ve bu konuda gerekli.düzenin sağlanmasının önemli bir aracıdır. Kendine özgü kişiliği ve özvarlığı olan her birey, başkalarından adıyla ayırt edilir, toplum ve ailesi içinde bununla yer alır. Onun içindir ki, her kişinin bir adı olması zorunlu kılınmıştır. Bu zorunluluk kişinin yaşamıyla özdeşleşen ve kişiliğinin ayrılmaz bir öğesini oluşturan adını özgürce seçmesi ve onurla taşıması için kendisine tanınmış bir temel kişilik hakkıdır. Ad üzerindeki bu hak, Anayasamızda güvence altına alınmış bulunan temel hak ve özgürlükler kapsamında olup, her Türk yurttaşının milli kültür ve çağdaş hukuk düzeni içinde eşit olarak yararlanması ilkesine dayandırılmıştır. Adın temel kişilik hakları içerisinde taşıdığı önemi gözönünde bulunduran 4721 sayılı Türk Medeni Kanunumuzda kişiliği korumaya ilişkin hükümlerle yetinilmeyip (m. 23-25), onu ayrıca düzenlemek yoluna gitmiştir (m. 26,27). Diğer yandan Türk Medeni Kanununun 339. maddesinin son fıkrası ile Nüfus Yasasının 16. maddesinin 4. fıkrasında, çocuğun adını koyma hakkı anne ve babasına tanınmıştır.
Kişi adının -yukarıda açıklanan niteliği gereği- sürekliliği asıl olmakla birlikte, haklı nedenlerin bulunması koşuluyla değiştirilmesine olanak tanınmış, Türk Medeni Kanununun 27. maddesinde "adın değiştirilmesi, ancak haklı sebeplere dayanılarak hakimden istenebilir" hükmüne yer verilmiştir. Bundan ayrı Nüfus Yasasının 16. maddesinin 4., Nüfus Hizmetlerine Ait Kuruluş Görev ve Çalışma yönetmeliğinin 77. maddesinin 1. fıkralarında, "milli kültürümüze, ahlak kurallarına, örf ve adetlerimize uygun düşmeyen veya kamu oyunu inciten adların konulamayacağı" hükme bağlanmıştır, buna göre bir kişinin adı, haklı nedenlerin varlığı ya da Nüfus yasası ve ilgili yönetmelikte belirtilen kurallara uyulmaması durumunda değiştirilebilir ise de -onun yerine uygun yeni bir ad konulmadıkça- her ne sebeple olursa olsun doğrudan iptali istenemez, nitekim, Nüfus Hizmetlerine Ait Kuruluş Görev ve Çalışma Yönetmeliğinin 77. maddesinin ikinci fıkrasında da "1. fıkrada belirtilen kurallara aykırı bir adın çocuğuna konulmasında ilgililerin direnmeleri üzerine aynı adın nüfus idaresince kütüğe geçirileceği, ancak "bu adın değiştirilmesi" konusunda dava açması için Cumhuriyet Savcılığına başvurulacağı öngörülmekte, yerinde olarak "adın iptali'Yıden söz edilmemektedir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutularak, Cumhuriyet Savcılığınca davalı gösterilen Hüseyin'in 23.9.2001 doğumlu kızının aile kütüğüne "Helin" olarak kaydedilen adının iptali istemiyle açılan davanın rerddi gerekirken, Dairemizin 1992/1023-2842 sayılı kararı da yanlış yorumlanmak suretiyle böyle bir uyuşmazlıkta "vatandaşla idare arasındaki ilişkileri düzenleyen genel kurallara göre ilgili idari merci ve yargı yoluna başvurulacağı" gerekçe gösterilerek mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 3.2.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.