 |
T.C.
YARGITAY
18. Hukuk Dairesi
E. 1996/7360
K. 1996/8323
T. 8.10.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ANAGAYRİMENKULÜN GEÇERLİ MİMARİ PROJESİ
YAPI KULLANMA İZİN BELGESİ
KARAR ÖZETİ Kat Mülkiyeti Kanununun 19. maddesi hükmüne göre, tüm kat maliklerinin oybirliği olmadıkça anagayrimenkulün ortak yerlerinde tadilat ve inşaat yapılamaz. Yapının dış görünüşü değiştirilemez. Bağımsız bölümlerin içersinde yapıya zarar verecek tadilat yapılamaz. Ayrıca, aynı Kanunun ortak yerleri tarif eden 4. maddesindeki İlkeler de gözönünde bulundurulmalıdır.
(634 s. KMK. m. 4, 19, 28)
Dava dilekçesinde, eski hale getirme istenilmiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması, davacılar vekili tarafından yasal süresi içinde verilen temyiz dilekçesi ile istenilmekle; dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Dava, anagayrimenkulün mimari projesine aykırı olduğu iddia olunan tadilatın, projeye uygun eski hale getirilmesine ilişkindir.
Bu gibi davalarda mahkemece yapılacak iş; anagayrimenkulün geçerli mimari projesini getirtip yapının mevcut durumu ile karşılaştırma yapmak ve bu suretle projeye aykırı hususları bilirkişi marifeti ile saptayıp, hasıl olacak sonuca göre karar vermek olmalıdır. Bu inceleme yapılırken, Kat Mülkiyeti Kanununun 19. maddesi hükmünün dikkate alınması; ayrıca, aynı Kanunun ortak yerleri tarif eden 4. maddesinin gözönünde bulundurulması gerekir. Sözü edilen 19. madde hükmüne göre; tüm kat maliklerinin oybirliği olmadıkça anagayrimenkulün ortak yerlerinde tadilat ve inşaat yapılamaz, yapının dış görünüşü değiştirilemez. Bağımsız bölümlerin içerisinde yapıya zarar verecek tadilat yapılamaz.
Dava konusu anagayrimenkulün 7.6.1974 tarihli mimari projeye göre inşa edildiği anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, 25.4.1977 tadilat projesinin esas alındığı belirtilmektedir. Davacı taraf, bilirkişi raporlarında ve bunlara dayanan mahkeme kararında esas alınan bu projenin tasdik edilmiş olmakla beraber üzerinde "tüm bağımsız bölüm maliklerinin muvafakatı alınacaktır" şerhinin bulunduğunu da ileri sürdüğüne göre, öncelikle bu projenin tasdik tarihi itibariyle anagayrimenkuldeki tüm malikler tarafından ona muvafakat edilmiş olup olmadığının araştırılması gerekir. Tüm bağımsız bölüm malikleri bu projeye muvafakat etmemişlerse ve davacılarda bunların arasında ise, yapılacak incelemede uygulanacak proje 7.6.1974 tarihli proje olacaktır.
Diğer taraftan, davalılara ait olan bağımsız bölüm ve eklentilerindeki nitelik değişiklikleri ve bu değişikliği sağlamak üzere yapılan inşaat ve tadilat anagayrimenkulün ortak yerlerini (merdiven, dış duvar, sıhhi tesisat, koridor gibi) etkileyecek durumda ise bu tadilatın ve değişikliğin bağımsız bölümün içerisinde yapılan ve diğer paydaşların muvafakatına bağlı olmayan nitelikte kabul edilemeyeceği dikkate alınmalıdır.
Ayrıca, Kat Mülkiyeti Kanununun 28. maddesine göre yönetim planı; anagayrimenkulün yönetim tarzını, kullanma maksat ve şeklini yönetici ve deneticilerin alacakları ücreti ve yönetime ait diğer hususları düzenleyen, bütün kat maliklerini ve haleflerini bağlayıcı bir sözleşme niteliğinde olduğu cihetle, yönetim planı ile düzenlenmesine cevaz olmayan diğer bir deyimle anagayrimenkulün yönetimi He ilgili olmayan hususlar yasanın öngördüğü bağlayıcı hükümler olarak kabul edilemez. Özellikle mimari projeye aykırı, anagayrimenkulün diğer anagayrimenkullerden bağımsız olma niteliğini zedeler şekildeki hükümler yönetim planında yer alsa bile bağlayıcı olmaz. O nedenle dava konusu anagayrimenkulün, bitişik 33 parselle bağlantı sağlayan tadilatlara yönetim planı geçerlik veremez.
Yapı kullanma izin belgeleri ancak geçerli mimari projeye ve tapudaki kayıtlara uygun olduğu ölçüde geçerli ve iddialara dayanak olabilir.
Mahkemece, yukarıdaki esaslar gözönünde bulundurularak öncelikle 25.4.1977 tarihli ve 7.6.1974 tarihli projelerden' hangisinin uyuşmazlığa uygulanması gerektiği saptanmalı, ondan sonra yukarıdaki İlkeler doğrultusunda yapılacak bilirkişi incelemelerine göre her bir dava konusu edilen husus hakkında ayrı ayrı sonuçlara varılacak biçimde tahkikat ikmal edilmeli ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir.
Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı yararına takdir edilen 250.000 TL; vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 8.10.1996 gününde oybirliğiyle karar verildi.