 |
T.C.
YARGITAY
18. Hukuk Dairesi
Esas No : 1996/1375
Karar No : 1996/2220
Tarih : 5.3.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Dava dilekçesinde vakıf yöneticilerinin azlı istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
YARGITAY KARARI
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkındaki Tüzüğün BK.3.maddesi hükmüne göre vakıfların yurt içinde şube temsilcilik irtibat bürosu veya benzeri birimler açmak için Vakıflar Genel Müdürlüğünden izin almaları gerekmektedir. Tüzüğün bu hükmü Medeni Kanunun vakıflarla ilgili hükümlerinde Vakıflar Genel Müdürlüğüne verilmiş denetim ve gözetim yetkisinin bir gereğidir. Tüzükte de yer almak suretiyle pozitif bir nitelik almış bulunan bu kuralın aksine yurdun çeşitli yerlerinde vakıf şubesi kurulması sözü edilen Tüzüğün 23.maddesinin (e) bendine temas eden bir davranış olup Yasanın 79.maddesinin 2.fıkrasında dayanağını bulan Tüzüğün 23.maddesinin 1 numaralı bendinin son fıkrası hükmü gereği bu konuda karar veren yöneticilerin görevden alınmaları zorunludur.
Her türlü mevzuatta olduğu gibi Tüzük hükmü de yürürlükte olduğu sürece meri olup bu süre içerisinde gerçekleşmiş olaylara uygulanır.
Bu nedenle Tüzüğün belirtilen hükmü daha sonra iptal edilse bile bu iptal kararı ancak iptalden sonraki olaylarla ilgili olarak uygulanabilir. Kaldı ki Danıştay 10.Dairesince çoğunlukla 10.11.1992 tarihinde verilen iptal kararı vaki itiraz nedeniyle kararın verildiği 21.6.1995 tarihine kadar da kesinleşmemiştir.
Görülmekte olan bir davada uygulanacak Kanunun iptali istemiyle açılan davanın sonucunun beklenmesi (en çok 5 ay) konusundaki anayasanın 152.maddesine paralel olarak tüzükle ilgili bir yasa düzenlemesi bulunmadığı dikkate alındığında sözü edilen dava sonucunun esasen beklenmesine de gerek yoktur.
Mahkemece henüz kesinleşmemiş bir iptal kararının tüzük hükmünü yürürlükten kaldırdığı anlamında olduğu kabul edilerek davanın yasal dayanağı kalmadığı gerekçesi ile reddi usul ve yasaya aykırıdır. Mahkemece kabul edildiğinin aksine Tüzük hükmü kararın verildiği tarihte dahi yürürlükte bulunmaktadır. Bu durumda sabit olan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine 5.3.1996 gününde oybirliğiyle karar verildi.