 |
T.C.
YARGITAY
18. Hukuk Dairesi
E. 1995/7578
K. 1995/8358
T. 8.9.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
2942 SAYILI KANUNUN 17. MADDESİNE GÖRE TESCİL
BEDEL ARTIRIM DAVASI
DAVA KOŞULU
İLANEN TEBLİGAT
KARAR ÖZETİ: Tescil davası derdest ve henüz kamulaştırma tebligatının usulüne uygun olduğuna dair bir mahkeme kararı verilmemiş iken tebligatın geçersizlik iddiasının bedel artırımı davasında incelenmesine bir yasal engel bulunmamaktadır. Çünkü her iki dava belirli bir süre içinde aynı anda derdest durumda olup, kamulaştırma tebligatının geçerli olup olmadığı bedel artırımı davasının yargılanmasında da araştırılıp incelenmesi gereken bir dava şartı niteliğindedir. Oysa, tescil davası görülüp, tebligat geçerli sayılarak kamulaştırmanın kesinleşmiş olduğunun kabulü ile 17 nci maddesine göre tescil kararı verilir, bu karar kesinleştikten sonra artırım davası açılmış olsa idi; artık tebligatın geçerli olup olmadığı, bedel artırım davasında tartışılmayacak ve dava süreden reddedilecekti:
Böyle bir durumun olmadığı. İdarenin açtığı tescil davası 29.4.1994 tarihinde davacıya tebliğ edildiği bedel artırım davasının 9.5.1994 tarihinde açıldığı (ilanen tebligatın geçersiz olması nedeniyle) süresinde olduğundan, bedel artırım davasının kabulü gerekirken reddi doğru değildir.
(2942 s. Kamulaştırma K. m. 13/1, 14/1, 17)
Davacı Ahmet ile davalı İZSU Genel Müdürlüğü aralarındaki kamulaştırma bedelinin arttırılması davasına dair, (İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesi)'nden verilen 13.3.1995 günlü ve 1994/428-1 995/1 92 sayılı hükmün onanması hakkında Dairece verilen 15.5.1995 günlü ve 1995/5065-5824 sayılı ilama karşı, davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Bedel arttırımına ilişkin dava, kamulaştırılan taşınmazın, Kamulaştırma Kanununun 17. maddesine göre açılan tescil davası sonunda, kamulaştırma tebligatının usulüne uygun olduğu, bu suretle kamulaştırmanın kesinleşmiş olduğu gerekçesi ile tescile karar verildiği ve bu kararın Yargıtay'ca onanıp kesinleştiği, bu durumda 30 günlük yasal süre içinde açılmadığından mahkemece reddedilmiş ve buna dair karar Dairece onanmıştır. Gerçekten 17. maddeye göre açılan davanın yargılaması sırasında kamulaştırma tebligatının usulüne uygun olmadığı, bu nedenle kamulaştırma işleminin kesinleşmediği, bu suretle tescil koşulunun doğmadığı savunulmuş olmasına rağmen bu savunma varit görülmeyerek tescile karar verilmiş (7.6.1994) ise de, tescil kararı verilmeden, henüz yargılama devam ederken davalı taşınmaz maliki, 9.5.1994 tarihinde bu bedel artırım davasını açmış ve kamulaştırma tebligatının geçersiz olduğunu ileri sürmüştür. Tescil davası derdest ve henüz kamulaştırma tebligatının usulüne uygun olduğuna dair bir mahkeme kararı verilmemiş iken tebligatın geçersizlik iddiasının bedel arttırımı davasında incelenmesine bir yasal engel bulunmamaktadır. Daha sonra, tescil davasında tebligatın geçerli olduğuna dair yapılmış ve kesinleşmiş bulunan tesbit, görülmekte olan bu davada güçlü delil olabilir ise de, aksinin sübutuna engel olacak biçimde kesinleşmiş hüküm niteliğinde değildir. Çünkü her iki dava belirli bir süre içinde aynı anda derdest durumda olup, kamulaştırma tebligatının geçerli olup olmadığı bedel arttırımı davasının yargılamasında da araştırılıp incelenmesi gereken bir dava şartı niteliğindedir. Oysa tescil davası görülüp, tebligat geçerli sayılarak kamulaştırmanın kesinleşmiş olduğunun kabulü ile 17. maddeye göre tescil kararı verilip, bu karar kesinleştikten sonra artırım davası açılmış olsa idi, böyle bir durumda, artık tebligatın geçerli olup olmadığı, bedel artırım davasında tartışılmayacak ve davanın süreden reddi doğru olacaktı.
Dosyadaki belgeler incelendiğinde, kamulaştırma tebligatının davacının tapuda gösterilen "..Caddesi No: 10 Yeşilyurt - İzmir" adresine çıkarıldığı, muhatabın adresini terk ettiği ve yeni adresi bulunmadığı gerekçesi ile bila tebliğ iade edildiği, bunun üzerine İdarece ilgili kuruluşlardan adres tesbiti istenmesine rağmen adresin tesbit edilemediği ve bundan sonra ilanen tebligat yoluna başvurulduğu görülmüştür. Davacının yukarıdaki adreste kamulaştırma evrakının tebliğe çıkarıldığı tarihte, öncesi ile sonrasında oturduğu mahalle muhtarlığı ilmuhaberi, tapu devir senedi ve vekaletname örneği içeriğinden anlaşılmıştır. Nitekim ilanen tebligat yapıldıktan sonra tescil için açılan davada, dava dilekçesi de aynı adreste bizzat davalıya (davacı) tebliğ edilmiştir. Bu durumda, ilanen tebligat yapılması için davacının adresinin bilinmediğine, tüm aramalara ve tahkikata rağmen bulunmadığına dair ön-koşulun gerçekleşmemiş olduğu ve ilanen tebligatın geçersiz bulunduğu sonucuna varılmalıdır. Tebligatın çıkarıldığı adreste oturan kişi adresi meçhul sayılamaz. İdarenin açtığı tescil davasına ait dava dilekçesinin 29.4.1994 tarihinde davacıya tebliğ edilmiş olması, resmen belgelendirilmiş ıttıla kabul edildiğinde, 9.5.1994 tarihinde açılan bedel arttırım davasının (ilanen tebligatın usulüne uygun bulunmaması nedeniyle) süresinde olduğunun kabulü ile iddia ve savunma dikkate alınarak gerekli tahkikat icrası ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, süresinde açılmadığı gerekçesi ile davanın reddi doğru değildir.
Mahkeme kararının bu nedenlerle bozulması gerektiği halde zuhülen onandığı anlaşıldığından, karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairenin onama kararının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda açıklanan gerekçe ile (BOZULMASINA), yatırılan temyiz onama harcının istek halinde davacı tarafa iadesine, 8.9.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.