 |
T.C.
YARGITAY
18. Hukuk Dairesi
Esas no : 1995/717
Karar no : 1995/1097
Tarih : 31.01.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Dava dilekçesinde vakfın tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra (...) gereği düşünüldü:
KARAR : Medeni Kanunun 74. maddesinin 2. fıkrası, "Kanuna, ahlaka ve adaba veya milli menfaatlere aykırı olan veya siyasi düşünce veya belli bir ırk veya cemaat mensupyarını desteklemek gayesi ile kurulmuş olan vakıfların tesciline karar verilemez." hükmünü getirmiştir. Ayrıca vakıf, Medeni Kanunun 78. maddesine göre, bir malın belli bir amaca tahsisi olduğuna göre vakfedilen malın, bakfın gerçekleştirilmesi öngörülen amacına göre belirlenecek bir seviyede olması gerekir. Mahkemece, tescil konusunda karar verilirken bu iki unsurun dikkate alınması gerekli olup bu koşulların gerçekleşmiş olması halinde tescile karar verilmelidir.
Mahkemece tescili istenen vakfın (Anadolu Bilim, Kültür ve Cem Vakfı) Medeni Kanunun 74. maddesi ikinci fıkrasında yeralan cemaat mensuplarını destekler nitelikte olduğuna dair yasak kapsamında olduğu ve Vakıflar Genel Müdürlüğününün mutalaasında belirtilen eksikliklerin yerine getirilmediği gerekçesiyle tescil istemi reddedilmiştir.
1- Vakfın vakıfnamenin 1. maddesinde açıklanan amacı, Anadolu kültürü kapsamında "Aleviliği bilimsel şekilde araştırmak ve bunları halka, genç nesillere aktarmak" olarak belirtildiğine göre, bir cemaat mensuplarını desteklemek amacını gütmediği açıktır. Nüfusunun önemli bir bölümü kendilerini "Alevi" olarak tanımlayan kişilerden oluşan ülkemizde, yukarıda belirtilen amaca yönelik bir faaliyetin yasak kapsamında, cemaate destek niteliğinde kabulüne olanak bulunmamaktadır.
2- Hakim, tescil kararı vermeden önce, Türk Medeni Kanununa Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzüğün 5. maddesinin 5. fıkrası hükmü uyarınca Vakıflar Genel Müdürlüğünün mutalaasına başvurabilir ise de, bu mutalaa ile bağlı olmadığı gibi, sırf bu mütalaaya uygun olarak, vakıf senedinde gerekli değişiklik yapılmadığı gerekçesiyle tescili de reddedemez. Kaldı ki tescil isteminde bulunanlar, Vakıflar Genel Müdürlüğünün mutalaasını esas alarak vakıfnamenin bir çok maddesinde değişiklik yaparak senedi yeniden düzenlemişlerdir. Yeniden düzenlenen vakıf senedinde Vakıflar Genel Müdürlüğünün görüşüne uyulmayan hususlar "Alevilik", "Cem" ve "Halk Semahlerı" sözcüklerinin vakıfname metninden çıkarılmamasıdır.
Vakfın amacında Anadolu halk kültürü yanında Aleviliğin bilimsel araştırılması da söz konusu olduğuna göre, bu sözcüğün madde metninden çıkarılması vakfın, vakıfnamede yazılı amacını zayıplatacağı gibi, ülkemizde bir vakıa olan Alevilik sözcüğünün yasalara aykırı olan bir olguyu da ifade ettiği söylenemez.
Vakıfnamede "Cem" sözcüğü sadece vakfın adında geçmekte olup Alevi toplumu içerisinde mutad toplantıları ifade ettiği anlaşılan bu sözcüğün, Tekke ve Zaviyelerin Kapatılmasına Dair Kanunun yasakladığı faaliyetler kapsamında mütalaa edilebilmesinin dayanağı bulunmamaktadır.
"Halk Semahları" ise, vakıfnamenin 3. maddesinin B/e fıkrasında yer almakta olup Semahlar düzenlenmesi, yurdumuzda bir kültür faaliyeti olarak bilindiğine göre bunun da yasal bir sakıncası olmaması gerekir.
Vakıflar Genel Müdürlüğünün mütalaasında, yalnız vakfedenlerin "kurucu" sıfatına sahip olacaklarına dair beyan doğru ise de, incelenen vakıfname kapsamında bunun yönetici anlamında kullanılmış olması karşısında bu husus tescile engel bir husus değildir.
Yukarıda açıklanan nedenler de dikkate alınarak tescili istenen vakfın, dosyaya konulan tadil edilmiş vakıf senedindeki gayesi itibariyle Medeni Kanunun 74. maddesinin 2. fıkrasında tanımlanan yasaklar kapsamında olduğunun kubulü doğru görülmemiştir.
Ancak, ilk defa tescili istenilen vakıfname metnindeki 26. maddesinde 500.000.000 TL. vakfedildiği bildirilmiş ve dosyaya ibraz edilen Türkiye Halk Bankası Üsküdar Şubesinin 14.12.1993 tarihli yazısında, bu miktar paranın vakıf hesabında bulunduğu bildirilmiş olup bu miktar başlangıç olarak vakfın amacını gerçekleştirmeye yeterli sayılır ise de, bilahare vakıfnamede yapılan değişiklikle vakfedilen meblağın 50.000.000 TL.si peşin, 150.000.000 TL.si de sonradan tamamlanmak üzere 200.000.000 TL. ile sınırlanarak 500.000.000 TL.den rücu edilmiş olmasından doğan çelişki tescil isteyenlere açıklattırılarak ilk defa vakfedildiği bildirilen meblağdan geri dönülmeyeceği hususu da belirtilip bu miktardaki paranın hesaptaki varlığı belgelendirildikten sonra "sermaye" yerine bu maddede "vakfedilen miktar" sözcüğünün kullanılması gerektiği de dikkate alınarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün (...) BOZULMASINA, (...) (31.01.1995)