 |
T.C.
YARGITAY
18. Hukuk Dairesi
E. 1995/6219
K. 1995/8275
T. 13.7.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ANAYAPININ HARAP OLMASI
BAĞIMSIZ BÖLÜMLERİN HARABİYETİ
ARSA PAYININ DEVRİ
KARAR ÖZETİ: Anayapının tümü harap olmuşsa, gayrimenkul üzerindeki kat mülkiyeti kendiliğinden sona erer.
Birinin yeniden yapılması, diğerinin yapılma-sına bağlı olan birden ziyade bağımsız bölüm; yangın, kat çökmesi gibi olaylar sonrası değil de, tedricen gelişen bakımsızlığa davalı olarak harap olmuşsa, tamiri mümkün olan bu husus için, arsa payının diğer kat mali/derine devri suretiyle harabiyetin giderilmesi hükümleri uygulanamaz.
(634s. KMK. m.1912, 23,47/1,4)
Dava dilekçesinde, arsa payının devri istenilmiştir. Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davalı vekili tarafından istenilmekle; dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Kat Mülkiyeti Kanununun 47. maddesi, anayapının harap olması halinde uygulanacak işlem ve yöntemleri içermekte olup, maddenin 1. fıkrası, anayapının tümünün harap olması halinde anagayrimenkul üzerindeki kat mülkiyetinin kendiliğinden sona ereceğini, bunu izleyen fıkralar ise anagayrimenkulün bağımsız bölümlerden birinin ve birden fazlasının tamamen harap olması halinde, bağımsız bölüm maliklerinin. üstlenecekleri mükellefiyet ve sahip olacakları hakları düzenlemektedir.
Dosya içerisindeki ayrıntılı bilirkişi raporundan anlaşıldığına göre, ana-yapının tümü harap olmamış, bağımsız bölümlerde dahi kullanılmamakla (alt kattaki dükkan hariç) beraber yine tam bir harap olma hali sözkonusu olmayıp, ancak esaslı tamiratı gerektiren bir durumun varlığından sözedilebilir, Nitekim, dosyaya örneği konulan 26.1.1992 tarihli kat malikleri kurulu kararında anayapının tüm bağımsız bölümlerinde ve ortak yerlerinde mevcut kısmi harabiyetin giderilmesi için tamiratın yapılması öngörülmüş; dosya içeriğinden anlaşıldığına göre de, bu kararın uygulanmasına geçilmiş ve hatta davalılardan Nahide hakkında payına düşen giderleri ödememesinden dolayı icra takibinde de bulunulmuştur. O halde, bağımsız bölümler yönünden yasada öngörülen koşulların karşılanmadığı açıktır.
Diğer taraftan,davanın dayanağı 47. maddenin 4. fıkrasının, birden ziyade bağımsız bölümlerin tamamen harap olması ve bunlardan birinin yeniden yapılmasının diğerinin yapılmasına bağlı bulunması halinde bağımsız bölümleri harap olan kat maliklerinin bunları yeniden yaptırıp yaptırmayacaklarını, bağımsız bölümleri harap olmayan diğer kat maliklerine attı ay içinde yazılı olarak bildirme mecburiyeti getirmiş olduğu dikkate alındığında, bu fıkra hükmünün, tüm bağımsız bölümlerinin ve ortak tesisatın tamire muhtaç olduğu anlaşılan bu anayapıda uygulanmasına olanak bulunmadığı sonucuna varılmalıdır. Gerçekten altı ay içinde bildirme zorunluluğunun getirilmiş olması, bu bildirime neden olacak hususun, bağımsız bölümün harap olmasına yol açan belli bir olayın vukuunu gerektirir. Onayımızda ise, anayapının tamamı bakımsızlıktan ve bu suretle kat maliklerinin ihmalinden tamire muhtaç hale geldiği anlaşılmaktadır. Örneğin, bir katın çökmesi, bağımsız bölümlerin çıkan yangın sonucu harap olması gibi olaylar söz konusu olmayıp tedricen gelişen bakımsızlığa davalı bir harabiyet söz konusu olduğundan olayda bu madde hükmünün uygulanması koşullarının gerçekleşmediği kabul edilmelidir.
Bu durumda, davanın reddine karar vermek gerekirken aksine görüşle davanın yazılı olduğu şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı yararına takdir edilen 750.000 TL. vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.7.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.