 |
T.C.
Y A R G I T A Y
18. Hukuk Dairesi
E. 1994/2060
K. 1994/3571
T. 22.3.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KAMULAŞTIRMADA MUNZAM ZARAR
MUNZAM ZARARDA ZAMANAŞIMI
MUNZAM ZARAR TAZMIN KOŞULLARI
KARAR ÖZETİ Munzam zarar, asıl borç ödeninceye kadar devam eder.
Munzam zarara hükmedebilmek için;
a- Borçlunun, istenen alacağı hemen ödememesinde kusurlu,
b- Alacaklının uğradığı zararın, temerrüt faizinden fazla olduğunun isbatlanması gerekir.
Kamulaştırma davasında idare; temerrüt faizini % 30 olarak ödenmesinde kusurlu olmadığı gibi, davacının konjonktürel sebeplerle, ya da temerrüt faizinin düşük olmasından dolayı maddi kaybının olması, şahsen ve 'somut olarak geç ödemeden zarar gördüğü anlamına gelemeyeceğinden, munzam zarar oluşmamıştır.
(2942 s. Kamulaştırma K. m. 11)
(818 s. BK. m. 103,105)
(YIBK., 20.10.1989 gün ve 4/3.s.)
Dava dilekçesinde, 1.474.093.371 TL.nın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş; hüküm, davalı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü:
Davacı; kamulaştırılan taşınmaza, Kamulaştırma Kanununun 11. maddesi uyarınca oluşturulan takdir komisyonunun takdir eniği 27.109.500 TL.nın 8.1.1988 tarihinde açtığı bedel artırımı davası sonunda 174.603.000 TL.ye çıkarıldığını, 16.2.1993 tarihinde bu bedeli % 30 temerrüt faizi ile 'birlikte tahsil ettiğini, bu faizin üzerinde zararı bulunduğunu, çünkü hükmen tahsili ne karar verilen ilave 147.493.500 TL. yi en yüksek faiz veren banka mevduat hesaplarına yatırmış olsa idi, bedel arttırımı davasının açıldığı 8.1.1988 tarihi ile ödemenin yapıldığı 16.2.1993 tarihi arasında elde edilmiş olabilecek faizin, 1.728.690.547 TL. alacağını,' ödenen % 30 faiz çıkarıldığında munzam zararın 1.474.093.000 TL. alacağını, ileri sürerek BK.nun 105. maddesine göre bu zararın % 54 reeskont faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.
Mahkemece, dava kabul edilerek istenen meblağın % 30 faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir. Davanın niteliğine, dayandığı hukuki sebebe ve varlığı iddia olunan munzam zarar asıl borç Ödeninceye kadar devam edebileceğine göre, zamanaşımının varlığına dayanan temyiz itirazı yerinde görülmemiştir.
Uyuşmazlığın esasına gelince;
Kamulaştırma bedelinin arttırılmasına ilişkin davalarda, arttırılan bedel üzerinden % 30 temerrüt faizi ödeneceği, İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 20.10.1989 gün ve 4/3 sayılı kararı gereğidir. Bu faiz başlangıcının da, 'kamulaştırmanın idari yönden kesinleştiği, ya da kamulaştırma tarihinden geriye gitmemek üzere, fiili el koyma veya tapuda yazılı ferağ tarihinden başlayacağı kabul edilmiştir.
Davacı, bedel arttırım davası sonunda hükmolunan bu faizi, arttırılan bedelin ödendiği tarihe kadar geçen süre için tahakkuk ettirip tahsil ettirmiştir.
Borçlar Kanununun 105. maddesi, alacaklının düçar olduğu zararın "103. maddede öngörülen geçmiş günler faizinden fazla olduğu takdirde bu zararı borçludan isteyebileceğini öngörmüştür. Ancak, 103. maddeye göre gecikme faizi ödenmesi için borçlunun kusurlu olmasına gerek olmamasına karşın, 105. maddeye göre munzam zarar sözkonusu olduğunda borçlu, temerrüde düşmeden, diğer bir deyimle istenen alacağı hemen ödememesinde bir kusuru bulunmadığını kanıtladığı takdirde zararı tazmin yükümlülüğünden kurtulabilir. O halde, munzam zararın ödenmesi sözkonusu olduğunda kusur, bir unsur olarak yer almaktadır.
Ayrıca alacaklı, uğradığı zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu isbat etmek zorundadır. Mücerret, enflasyonun ya da bankalarda mevduat için ödenen faizin, temerrüt faizinden yüksek oranda olması munzam zararın gerçekleştiği ve kanıtlandığı anlamına gelmez. Burada davacının kanıtlaması gereken husus enflasyon ve mevduat faizinin yüksekliği gibi genel olgular değil, kendisinin şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı zarar gördüğü keyfiyetidir. Örneğin, alacağını zamanında tahsil edememekten ötürü, başkasına olan borcunu ödemek için daha yüksek oranda faizle borç aldığını; alacaklı olduğu parayı zamanında alsa idi yabancı para ile ödemek durumunda olduğu borcunu, geçen süre içinde gerçekleşen bu fark sebebiyle daha yüksek kurdan ödemek zorunda kaldığını kanıtlamak durumundadır. Dava dilekçesinde ileri sürüldüğü gibi 'alacağı parayı bankaya koyup daha yüksek faiz alabileceğine dair genel, afaki ve doğrudan davacının zararını ifade etmeyen, genel ekonomik konjonktürel olgular BK.nun 105. maddesinde sözü edilen "munzam zarar" tazminatını gerektirmez.
Yukarıda da açıklandığı üzere davalı idarenin, davacının ekonomik konjonktür sebebiyle ya da temerrüt faizinin yasayla belirlenmiş oranından t az-la bir zarara uğramış olmasında bir kusuru da bulunmamaktadır. Gerçekten Anayasa ve yasaların verdiği yetkiye dayanarak kamlaştırma kararı veren idare, kamulaştırılmasına karar verdiği taşınmazın değerini, diğer bir deyimle taşınmaz malikine ödenecek bedelini kendisi takdir etmediği için, daha sonra açılan bedel arttırım davası sonunda mahkemece tesbit edilen artan bedelin dava sonuçlanıncaya kadar geçen süre içerisinde mahrum kalınan banka faizi ya da başka bir biçimde elde edilebilecek gelirinden sorumlu tutulamaz. Bilindiği gibi Kamulaştırma Kanununun 10. maddesi uyarınca kıymet takdiri yapacak bilirkişi kurulları, yasada nitelikleri öngörülen uzman kişiler arasından, kamulaştıran idarenin dışında seçilmekte ve hakim önünde yemin ettirildikten sonra göreve başlamakta olup, bu bilirkişilerin kıymet takdirini nasıl yapacakları da 11. maddede ayrıntılı biçimde yer alan hükümlere tabidir. Bu tarafsız komisyonun belirlediği değere taşınmaz maliki kadar kamulaştıran İdare dahi itiraz edebilir ve taşınmaz malikinin bedel arttırım davası açma hakkına karşılık bedel indirim davası açma hakkına sahip bulunmaktadır. Bu yasal durum karşısında idare, daha sonra açılan bedel arttırım davasında, takdir edilen bedelden fazla bir bedel belirlenmesi sebebiyle arada oluşan farkın, kamulaştırma tarihi yerine bedel arttırım davasının sonuçlanmasından sonra Ödenmesinden doğan munzam zarardan sorumlu tutulamaz. Artırılan bedele kamulaştırma işleminin kesinleşmesinden başlayarak temerrüt faizinin ödenmesine, alacaklının zararı ya da borçlunun kusuru olup olmadığı etkili olmamasına karşın munzam zarar istenmesi sözkonusu olduğunda hem alacaklının zararı hem de borçlunun kusurunun kanıtlanması gerekir. Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere davada her iki yasal koşul gerçekleşmemiştir. Davalı idarenin, yasa hükümlerine uygun olarak kendi dışında yeminli bilirkişi kurulunun (takdir komisyonu) belirlediği kamulaştırma bedelini az bulup bedel arttırım davası açan davacı alacaklının bu davasına karşı çıkması yasal hakkı olduğu ve takdir komisyonunca belirlenen bedelin yargılama sonunda mahkemece saptanan bedelin altında olmasında herhangi bir rolü ve etkisi bulunmadığı cihetle, aradaki farkın da davadan öncesinde ödemesi gerektiği varsayımına dayanılarak davacı alacaklının bu farkın işletilmesinden doğacak kazanç mahrumiyetinden sorumlu tutulamayacağından, davanın reddi gerekirken yazılı olduğu şekilde davanın kabulü doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan bozma nedenlerine göre munzam zarar hesaplanmasındaki yöntem ve hükmolunan miktara uygulanan faize ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.3.1994 gününde oybirliğiyle karar verildi.