 |
T.C.
YARGITAY
18. Hukuk Dairesi
E. 1994/14882
K. 1995/289
T. 19.1.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
İMAR PLANINA GÖRE KAMULAŞTIRMA
KAMULAŞTIRMADAN VAZGEÇME
HUKUKA AYKIRILIĞIN TESBİTİ
GÖREVLİ MAHKEME
KARAR ÖZETİ: Kamulaştırma, imar planı gereğince yapılmışsa, kamulaştırma kararının onayına gerek olmadığı gibi, kamulaştırmadan vazgeçme konusunda, encümence verilen kararın onaylanmasına da gerek yoktur.
İdarenin kamulaştırmadan tek taraflı vazgeçmesi halinde, vazgeçmenin, işlem olarak esas yönünden hukuka aykırı olup olmadığının tesbiti bakımından açılacak iptal davası idari yargının görevine girer.
Bedel artırım davasında, bu davanın sonucu beklenmelidir.
(2942 s. Kamulaştırma K. m. 21,24/2)
(3194 s. İmar K. m. 10)
(2577 s. İYUK. m. 2. 9/1)
Dava dilekçesinde, kamulaştırma bedelinin artırılması ve encümen kararının iptali ile faiz ve masrafların davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece, davanın reddine dair verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davacılar vekili tarafından istenilmekle; dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Kamulaştırma; imar planı gereği yapıldığına göre, kamulaştırma kararının onayına gerek olmadığı gibi kamulaştırmadan vazgeçme konusunda encümence verilen kararın da onaylanmasına lüzum olmadığı cihetle buna yönelik vesair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Davacılar bedel arttırım davasının görülmesi sırasında davalı İdarenin Kamulaştırma Kanununun 21. maddesine dayanarak kamulaştırmadan vazgeçmesi üzerine bu kararın iptali için açtıkları dava bedel artırım davası ile birleştirilerek onun da reddine karar verilmiştir. Her ne kadar Kamulaştırma Kanununun 24. maddesinin 2. fıkrasında, 21. maddenin uygulanmasından doğacak anlaşmazlıkların da adli yargıda çözümleneceği hükme bağlanmış ise de sözü edilen madde, kamulaştırma kararı veren ve onaylayan yetkili merciin kararı ile kamulaştırmadan tek taraflı olarak kısmen veya tamamen vazgeçilmesine ve vazgeçme halinde dava giderleri ile avukatlık ücretine ilişkindir. O halde adli yargının görevi içerisinde bulunan hususlar bunlardan ibaret olup, adli yargı merciinin görevi vazgeçmenin mevcut olup olmadığı, vazgeçmenin yasada öngörülen koşulları içerip içermediği hususlarına mühnasır olup, vazgeçmenin işlem olarak, davacıların iddia ettiği gibi esas yönünden hukuka aykırı olup olmadığını kapsamaz.
Bu durumda, encümen kararının iptali konusunda açılan davanın bedel arttırımı davası ile birleştirilmesine ve onun da reddine karar verilmesi doğru değildir. Mahkemece yapılacak iş, encümen kararının iptaline ilişkin davanın tefrikine ve yargı yolu itibarı ile görevsizliğe, davacılara 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 9. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen süre içerisinde idari yargıya dava açılması için mehil verilmesine, bu mehil içinde dava açıldığı takdirde ise bedel arttırımı davasının bu dava sonucuna kadar bekletilmesine karar vermek olmalıdır.
Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı yararına takdir edilen 750.000 TL. vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.1.1995 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
2942 sayılı Yasanın 21. maddesi; İdarenin, kamulaştırmanın her evresinde kamulaştırma kararı veren ve onaylayan yetkili merciin kararı ile kamulaştırmadan tek taraflı 6larak vazgeçebileceğini öngörmektedir.
Kamulaştırma kararı verecek ve onaylayacak yetkili merciler konusu Kamulaştırma Yasasının 5 ve 6. maddeleri ile düzenlenmiştir. Vazgeçmenin yasada öngörülen şekil koşullarını içerip içermediği bu maddelere göre belirlenir.
Dava, İdarenin el koymadan itibaren faiz ödememek amacıyla, kötü niyetle kamulaştırmadan vazgeçtiği iddiasına davalı olup, 21. madde kapsamındadır.
24. maddenin 2. fıkrası, 21. maddenin uygulanmasından doğan tüm anlaşmazlıkların adlı yargıda çözümleneceğini öngörmekte, esas yönünden hukuka aykırılığın İdare Mahkemelerince görüleceği yolunda bir ayrım yapmamaktadır. Uyuşmazlık Mahkemesi kararları da aynı doğrultudadır.
Bu nedenlerle, uyuşmazlığın çözümünün adli yargının görev alanı dışında kaldığına ilişkin çoğunluk görüşüne katılıyoruz.
Alpaslan NAZLIOGLU İ. Neşet ERDAL
Üye Üye