 |
T.C.
YARGITAY
17. Hukuk Dairesi
E: 2001/2096
K: 2001/4583
T: 3.7.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- TAKSİMİN KARİNESİ
- İYİNİYET
- ZİLYETLİK
Karar özeti: Uzun süreli ve çekişmesiz fiili zilyetlik, mirasçılar arasında taksimin karinesi olup. satış iyiniyetli olmuşa bile tespit tarihine kadar 20 yıllık zilyetlik bulunduğunu göre taşınmaz edinme koşulları oluşmuştur.
(743 s. MK. m. 639)
(3402 s. Kadastro K. m. 14)
Taraflar arasında görülen tespite itiraz davasının yapıları yargılaması sonunda: Davanın reddine ilişkin (Bozyazı Kadastro Mahkemesinden verilen 27.5.1999 gün ve 17/16 sayılı hükmün duruşma yapılması isteğiyle Yargıtayca incelenmesi davacılar Numan ve müşterekleri vekilleri tarafından istenilmiş olmakla temyiz isteğinin süresinde olduğu tesbit edilmekle dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Kadastro sırasında 231, 232, 234 parsel sayılı 3350, 2800, 6000 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar vergi kaydı ile irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davacı davalı Mehmet ile davalı taraf adlarına paylı olarak tespit edilmiştir. Askı ilan süresi içinde irsen intikale ve pay satınalmaya dayanarak davacı Mehmet'in tüm parseller, satınalma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak davacılar Kerim ve Numan'ın 231 ve 232 nolu parseller, dava Ahmet Ali'nin ise 234 nolu parsel hakkında açmış oldukları davalar birleştirilerek görülmüştür. Mahkemece, davaların reddine, dava konusu parselin tespit malikleri, davacı-davalı Mehmet payının adı geçenin beyanı doğrultusunda davacı Ahmet Ali adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacılar Kerim, Numan ile Ahmet Ali tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, taşınmazların 1932 yılında ölen Mehmet'den kaldığı, terekesinin taksim edildiğinin kanıtlanamadığı, bunun sonucu olarak mirasçılardan Abdil'in 231 ve 232 nolu parselleri Kerim ve Numan'a, mirasçılardan Mehmet'in de 234 nolu parseli davacılardan Ahmet Ali'ye satışının geçerli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, varılan sonuç dosya içeriğine ve toplanan delillere uygun düşmemektedir. Taşınmazların Mehmet'den kaldığı yanlar arasında uyuşmazlık konusu olmadığı gibi mahkemenin kabulü de bu yoldadır. Ayrıca Abdil ile Kerim ve Numan arasında düzenlenen 12.3.1969 tarihli senedin 231, 232, Mehmet ile Ahmet Ali arasında düzenlenen 6.7.1964 tarihli ve 15.3.1965 tarihli senedin 234 nolu parsele aidiyeti yönünden de keza bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, Mehmet terekesinin taksim edilip edilmediği, edilmemişse davacıların satın alımına değer verilip verilemeyeceği yönlerinde toplanmaktadır. Bilirkişi ve tanıklar Mehmet terekesinin taksim edildiği konusunda bilgi sahibi olmamalarına rağmen uzun süreli olarak 231, 232 nolu parsellerin Abdil'i, 234 nolu parselin ise Mehmet'in zilyet ettiklerini ve ondan sonra da satışlarıyla davacılara geçtiğini söylemişlerdir. Dava dışı 881 nolu parselle ilgili olarak daha önce Naci tarafından Ahmet Ali ve arkadaşları aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda mahkemece taşınmazın Mehmet'den geldiği ve terekesinin taksim edildiği düşüncesiyle davanın reddine karar verildiği ve verilen kararın kesinleştiği görülmüştür. Buna karşın yine Mehmet'den kalan 233 nolu parselle ilgili davada da Mehmet terekesinin taksim edilmediği düşüncesi ile davanın kabulüne karar verildiği getirtilen dosyanın incelenmesinden anlaşılmıştır. Mehmet'in 1932 tarihinde ölümü üzerine, ölüm tarihinden itibaren başladığı kadastro teshilinin de 1972 yılında yapıldığı düşünüldüğünde Kerim ve Numan'la satıcıları Abdil'in zilyetliklerinin süresi 40, tesbitin 1989 yılında yapıldığı kabul edildiği takdirde ise zilyetlik sürelerinin toplamı 50 yılı aşmaktadır. Mehmet ve Ahmet Ali için de 234 nolu parsel yönünden durum aynıdır. Uzun süreli ve çekişmesiz süregelen fiili zilyetliğin taksimin karinesi olarak kabul edilmesi gerektiğinde duraksamamak gerekir. Öte yandan taşınmazların öncesinin tapusuz olduğu uyuşmazlık konusu değildir. Kadastro tesbit tarihi olarak 1972 yılı esas alındığında satış tarihleri ile tesbit tarihleri arasında davacıların zilyetliğinin süresi 20 yıla ulaşmamakla beraber tesbit tarihi olarak 3.7.1989 tarihi nazara alındığında süre 20 yılı aşmaktadır. Yasal anlamda bir tesbitten söz edilebilmesi için taşınmazın tespit tarihindeki geometrik ve hukuki durumunun duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirlenmesi gerekir. 1972 yılında yapılan tesbit sırasında tutanakların malikhaneleri doldurulmadığına ve bunun sonucu olarak gerekli ilanlar yapılmadığına göre tesbit tarihi olarak 1989 yılının esas alınması gerekir. Gerek MK. 639. ve gerekse 3402 sayılı Kadastro Yasasının 14. maddesinde "iyiniyet" ilkesine yer verilmemiştir. Satışın geçersiz olduğu düşünülse bile davacıların satış gününden başlayan zilyetlikleri tesbit tarihine kadar 20 yıla ulaştığından taşınmaz edinme koşullarının yararlarına oluştuğunun kabulü zorunludur. Açıklanan bu maddi ve hukuksal olgular karşısında mahkemece davanın kabulüne karar vermek gerekirken değerlendirmede yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere reddi yoluna gidilmiş olması doğru değildir.
Davacılar Kerim ve Numan ile Ahmet Ali'nin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (BOZULMASINA) ve peşin alman harçların iadesine, Yargıtay duruşması için takdir edilen 6.000.000 lira avukatlık ücretinin davalılardan alınarak duruşmada vekil ile temsil edilen davacılara verilmesine, 3.7.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.