 |
T.C.
YARGITAY
17. Hukuk Dairesi
E:1999/3167
K:1999/3404
T:14.9.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KADASTRO TESBİTİNE İTİRAZ
VERASETE İLİŞKİN UYUŞMAZLIĞIN ÇÖZÜMÜ
KADASTRO MAHKEMESİNİN GÖREVİ
ÖZET:3402 sayılı Kadastro Yasasının 25. maddesinde, kadastro mahkemesinin kadastro ile ilgili verasete ait uyuşmazlıkları çözümleyeceği gibi veraset belgesi de verebileceği öngörülmüştür. Bu durumda davacının davasının veraset ilamının ibraz edilmesi hususundaki muhtıra gereğini yerine getirmediği gerekçesiyle reddi doğru değildir.
(3402 s. Kadastro K. m. 13, 14, 25, 29)
Taraflar arasındaki tespite itiraz davası üzerine yapılan yargılama sonunda: Davanın reddine ilişkin verilen hüküm davacı Niyazi tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Kadastro sırasında 151 ada 4 parsel sayılı 10000 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz tapu kaydı ile haricen satın alma ve zilyetlik nedeniyle davalı Fethi adına tespit edilmiştir. Askı ilan süresi içinde davacı Niyazi tapu kaydına ve irsen intikale dayanarak dava açmıştır. Mahkemece, veraset ilamının ibraz edilmesi hususundaki muhtıra gereğini yerine getirmediği gerekçesiyle davacının davasının reddine, dava konusu parselin tespit gibi davalı Fethi adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Niyazi tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, muhtıra gereğinin davacı tarafından yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de mahkemenin bu kararı dosya içeriğine ve yasa hükümlerine uygun düşmemektedir. Dava ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 3402 sayılı Kadastro Yasasında davayı açan kişinin davasını takip etmesi gerektiği yolunda bir hüküm bulunmamaktadır. Davacı, tapu kaydına dayanarak iptal ve tescil isteğiyle dava açmıştır. Dayandığı kayıt maliki ile bağlantısının kurulması davanın görülebilmesi koşullarındandır. Ancak kadastro davalarında bu bağlantının davacı tarafından açılacak veraset davasıyla sağlanması gerekmez. 3402 sayılı Kadastro Yasasının 25. maddesinde kadastro mahkemesinin kadastroya veya kadastro ile ilgili verasete ait uyuşmazlıkları çözümleyeceği gibi veraset belgesi de verebileceği öngörülmüştür. Bu durumda bilirkişi ve tanıklardan sorulmak suretiyle davacının dayandığı Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davası üzerine yapılan yargılama sonunda: Davanın reddine ilişkin verilen hüküm davacı Atabey tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı Atabey tapu kaydına ve kadastro öncesi sebebe dayanarak genel kadastro sonucu davalı Ayşe adına oluşan tapu kaydının iptal ve tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, taraflar arasında kesin hüküm bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı Atabey tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de mahkemenin bu kabulü dosya içeriğine ve yasa hükümlerine uygun düşmemektedir. HUMK.nun 237. maddesine göre kesin hükmün varlığından söz edilebilmesi için tarafların ve dava sebebinin aynı olması yanında müddeabihin (dava edilen yerin) de aynı olması gerekir. Ayşe önceki davaların birinde kendisine ait 28 nolu parselin kadastro ile oluşan çap ve tapusuna dayanarak, diğerinde ise tespite esas alınan tapuya dayanarak davacıya ait 29 nolu parselden bir bölüm yerine kendisine ait olduğunu ileri sürmüştür. Somut olayda davacı Atabey kadastro tespitinden önceki tarihli 30.7.1990 gün ve 1258 sıra nolu tapu kaydına dayanarak 28 nolu parselin bir bölümünün tapusu kapsamında kaldığını ileri sürerek iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Hal böyle olunca uyuşmazlığın çözümü davacı tapusunun kapsamının kesin olarak saptanması yönünde toplanmaktadır. Önceki davalarda bu yönler tartışma konusu yapılmadığına göre ortada yasanın öngördüğü anlamda kesin hükmün varlığından söz etme olanağı yoktur. Bu durumda mahkemece, tarafların gösterdikleri tüm deliller toplanıp bu arada aynı kökten gelen taraf tapularıyla ilgili varsa ifraz haritaları getirtilip yerlerine uygulanarak ona göre kapsamları belirlendikten sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere davanın reddi yoluna gidilmiş olması doğru değildir.
Davacı Atabey'in temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene geri verilmesine, 14.9.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.