 |
T.C.
YARGITAY
17. Hukuk Dairesi
E. 1997/2365
K. 1997/2862
T. 27.5.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
YENİDEN YAPILAN KADASTRO
YENİLEMENİN KAPSAMI
GÖREVLİ MAHKEME
KARAR ÖZETİ: 2859 sayılı Yasanın 4. maddesine göre yeniden yapılan kadastro, ancak teknik çalışmaları kapsayıp, tapu siciline geçen yada geçmeyen mülkiyete ilişkin hakları inceleme konusu yapamaz.
3402 sayılı Kadastro Yasasının 26/son maddesine göre, hakkında tutanak düzenlenmeyen bir yerle ilgili isteğin incelenmesinde Kadastro Mahkemesi görevli değildir.
(3402 s. Kadastro K. m. 26/son)
(2859 s. PYK. m. 4)
Taraflar arasındaki tesbite itiraz davası üzerine yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne ilişkin verilen hüküm davalı Hazine tarafından süresi içinde temyiz edilmekle; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Genel kadastro tesbiti sonucu 2175 parsel sayılı 1845 metrekare yüzölçümü ile davacı dernek adına tapuya tescil edilen taşınmaz, 2859 sayılı Yasa uyarınca düzenlenen yenileme tutanağı ile 605 ada, 2 parsel sayısı ile 1561.88 metrekare yüzölçümüyle tesbit edilmiştir. Askı ilan süresi içinde davacı dernek taşınmazın güneyinde kalan ve dere yatağına terk edilen bölümünün parseline ilave edilmesi isteği ile dava açmıştır. Mahkemece davanın kabulüne 3.9.1996 günlü krokide A, B ve C harfleri ile işaretli bölümlerin 1876.88 metrekare yüzölçümü ile davacı dernek adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, 3.9.1996 günlü krokide (A), (B) ve (C) ile işaretli taşınmaz bölümlerinin 18.7.1978 tarihinde yapılan ilk kadastro tesbitine esas alınan tapu kayıtları kapsamında kaldığı ve tümü üzerinde davacının zilyet bulunduğu gerekçe gösterilerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de mahkemenin bu kabulü dosya içeriğine ve yasa hükümlerine uygun düşmemektedir.
Davacı, dava dilekçesinde davaya konu parselin önceki kadastro sırasında 1845 metrekare olarak belirlenen yüzölçümünün ikinci kez yapılan tesbitte bir bölümünün dere yatağı olarak terk edilmek suretiyle miktarının azaltıldığını ileri sürerek yanlışlığın düzeltilerek yüzölçümünün eski hale getirilmesini istemiştir. İddia ve ileri sürülüşe göre davanın yasal dayanağını paftaların yenilenmesiyle ilgili 2859 sayılı Yasanın 4. maddesi teşkil etmektedir. Anılan maddede, yenilemenin yalnız teknik çalışmaları kapsayıp, tapu siciline geçen yada geçmeyen mülkiyete ilişkin hakların inceleme konusu yapılamayacağı öngörülmüştür. Taşınmaz, 1978 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında 15 pafta 2175; sonradan 1996 yılında yapılan tesbitte ise 605 ada, 2 parsel numarasını almıştır. Taşınmazla ilgili olarak her iki tesbitte kadastroca düzenlenen haritaların 1/1000 ölçekli olup açık yön bırakılmaksızın aynen çakıştıkları görülmektedir. Bunun yanında 19.2.1996 günlü "yenileme tutanağı ve "yenileme ada raporu"nda taşınmazın iki ayrı tarihte yapılan kadastro çalışmaları sırasındaki belirlenen sınırlarının sabit ve zeminine uygun olduğu açıkça vurgulanmıştır. 1978 yılında yapılan tesbit kesinleştiğine ve ikinci tesbite kadar aradan 10 yıldan fazla süre geçtiğine göre davacının ilk tesbite esas alınan tapu kayıtlarına dayanarak hak iddiasında bulunmasına olanak yoktur. Açıklanan nedenler ve olgular karşısında mahkemece davanın reddi gerekirken kabulü doğru olmadığı gibi, kabule göre de 3402 sayılı Kadastro Yasasının 26/son maddesine göre hakkında tutanak düzenlenmeyen bir yerle ilgili isteğin incelenmesinin kadastro mahkemesinin görevi dışında olduğu düşünülmeden çay yatağı olarak kadastro dışı bırakılan ve krokide (C) ile gösterilen yerin davacı adına tescili yoluna gidilmiş olması da doğru değildir.
Davalı Hazinenin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (BOZULMASINA), 27.5.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.