 |
T.C.
YARGITAY
17. Hukuk Dairesi
E. 1996/6123
K. 1996/6089
T. 25.11.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KADASTRO TESBİTİNE İTİRAZ
DAVA HAKKI
KARAR ÖZETİ : Murisin resmi olmayan eşi, miras hakkına dayanarak dava açamaz. Davacı, taşınmazın gayriresmi eşi tarafından sağlığında kendisine satıldığını yada bağış/andığını ileri sürmediğine göre dava hakkı yoktur. Mahkemece bu husus kendiliğinden göz önüne alınıp işin esasına girilmeden, dava ehliyeti yokluğundan dava reddolunmalıdır.
(3402 s. Kadastro K. m. 18/2)
(1086 s. HUMK. m. 38)
Taraflar arasındaki tesbite itiraz davası üzerine yapılan yargılama sonunda; davanın reddine ilişkin verilen hüküm davacı Eşe tarafından süresi içinde temyiz edilmekle dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Kadastro sırasında 2 parsel sayılı 4.469,93 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, mütegayyip eşhastan metruken Hazine adına tesbit edilmiştir. Askı ilan süresi içinde davacı vergi kaydı ile kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğin, dayanarak dava açmıştır. Mahkemece, davanın reddine ve dava konusu parselin davalı Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Eşe tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, taşınmazın kaçak ve yitik kişilerden kaldığı, bu tür yerlerin zilyetlik ile iktisabına olanak bulunmadığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu kabulü dosya içeriğine ve toplanan delillere uygun düşmemektedir. Davacı, dava dilekçesinde açıkca belirtmemekle beraber, 18.8.1995 günlü ilk oturumda taşınmazın Hazinece kayınbabası Yusuf'a satıldığını, 1936 yılında da Yusuf'un kocası olan oğlu Mehmet'e sattığını ve o tarihten beri Mehmet'in zilyetliğinde iken ölümü üzerine kendilerine kaldığını ileri sürerek, adına tescilini istemiş ve beyanını 151. maddesi uyarınca imzası ile belgelendirmiştir. Davacının Mehmet ile resmi evliliklerinin bulunmadığı dosyaya getirilen aile nüfus kayıtlarından anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davacının miras hakkına dayanarak dava açması mümkün değildir. Davacı; ne dava dilekçesinde, ne de yargılama aşamasında taşınmazın kocası Mehmet tarafından sağlığında kendisine satıldığını yada bağışlandığını ileri sürmediğine ve dava tarihinde Mehmet hayatta bulunduğuna göre davacının dava hakkı bulunmamaktadır. Bir davada, dava açan kişinin dava hakkı olup olmadığı davanın görülebilme koşullarından olup, mahkemece re'sen (kendiliğinden) göz önünde bulundurulması gerekir. Bu durumda mahkemece, davanın aktif dava ehliyeti (dava açma hakkı) bulunmadığı nedeniyle reddine karar vermek gerekirken yazılı olduğu üzere işin esası hakkında kesin hüküm oluşturacak biçimde karar verilmiş olması doğru değildir.
Kabule göre de, davacının dayandığı vergi kaydının uygulanmaması ve yaşı itibariyle de taşınmazın öncesinin kaçak ve yitik kişi olduğunu bilmesi yönünden yeterli bilgiye sahip bulunmayan yerel bilirkişinin, soyut içerikli sözlerinin hükme dayanak yapılmış olması da doğru değildir.
Davacı Eşe'nin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene geri verilmesine, 25.11.1996 gününde oybirliğiyle karar verildi.