Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
17. Hukuk Dairesi
Esas no : 1995/7468
Karar no : 1996/1178
Tarih : 06.08.1995

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
    DAVA : Taraflar arasındaki tesbite itiraz davası üzerine yapılan yargılama sonunda, Davanın reddine ilişkin verilen hüküm davacı Hazine tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
 
    KARAR : Kadastro sırasında 379 parsel sayılı 3500 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz mer'a olarak sınırlandırılmıştır. Davalı Musa Şenkal'ın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanan itirazı kadastro komisyonu tarafından kabul edilmiştir. Davacı Hazine, çekişmeli taşınmazın zilyetlikle kazanılamayacağına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece, davanın reddine ve dava konusu parselin davalı Musa Şenkal adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
    Mahkemece gerek davacı Hazinenin iddiaları ile davalının kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı savunmasının sabit görülmediği ve gerekse olayda 3402 sayılı Kadastro Yasasının 30/2. maddesinin uygulama yeri bulunmadığı gerekçe gösterilerek davanın reddine ve taşınmazın komuşyon kararı uyarınca davalı adına tesciline karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Davacı Hazine, taşınmazın zilyetlikle kazanılması mümkün olmayan yerlerden olduğunu, davalı ise taşınmazın dedesinden babasına ve ondan da kendisine intikal eden bir yer olup 20 yılı aşkın süreyle zilyet bulunduğunu ileri sürmüşlerdir. Ayrı ayrı tarihlerde olmak üzere iki kez keşif icra edilmiş, birinci keşifte dinlenen üç bilirkişi taşınmazın babasının ölümünden itibaren 25 yıldanberi davalının zilyetliğinde olduğunu, davalı tanığı Tahir Kalan da keza taşınmazın 30 yıl süreyle babasının zilyetliğinde iken ölümü üzerine taksimde oğlu davalıya isabet ettiğini ve son 20-25 yıldanberi de davalının zilyetliğinde olduğunu, ikinci keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tesbit bilirkişileri Paşa Büyük ve Faris Karabulak taşınmazın 40-50 yılı geçkin süreyle komşu 380 nolu parselin tesbit maliklerinden Mehmet Alverli ve müştereklerinin zilyetliğinde bulunduğunu söylemişlerdir. Mahkemece, işin esasına etkili olmasına rağmen bilirkişi ve tanık sözleri arasındaki aykırılığın giderilmesi yoluna gidilmemiş, 12.06.1995 tarihli keşif sırasında davalının yapılan keşfe ve beyanlara karşı diyeceği olmadığı yolundaki sözleri esas alınarak birinci keşifte dinlenen tanık ve bilirkişilerin sözlerine değer verilmemiştir. Diğer taraftan 3402 sayılı Kadastro Yasasının 30/2. maddesinde öngörülen üç ayrık halden hiçbirisi mevcut bulunmadığından davada anılan hükmün uygulama yerinin olmadığı yolundaki mahkemenin görüşünde isabetsizlik yok ise de, davacı Hazine yönünden 3402 sayılı Kadastro Yasasının 28/2. maddesi hükmünün uygulanabilmesi için davada kanıtlama yükümlülüğünün Hazineye düşmesi gerekir. Davacı Hazine taşınmazın zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığını ileri sürdüğüne göre miras yolu ile gelen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı mülk edinme koşulunun gerçekleştiği yolundaki savunmasını kanıtlama yükümlülüğü davalıya düşmektedir.
    Hal böyle olunca mahkemenin aksi yöndeki görüşüne katılma olanağı yoktur. Öte yandan davalıya savunmasını kanıtlayarak delillerini bildirmesi için Usulün öngördüğü biçimde bir önel de verilmemiştir.
    Eksik inceleme ile hüküm verilemez. O halde, davada iddiasını kanıtlama yükümlülüğünün davalıda olduğu düşünülerek davalıya taşınmazı ve yöreyi iyi bilen yaşlı tanık göstermesi istenilmeli, önceki keşiflerde dinlenen bilirkişiler ve tanık ile tesbit bilirkişileri ve davalı tarafından gösterilecek tanıklar hazır edilmek suretiyle yerinde yeniden keşif yapılarak taşınmazın öncesinin ne olduğu, kimden geldiği, kimin zilyet ettiği, zilyetliğin başlangıç tarihi, süresi ve sürdürülmüş biçimi olaylara dayalı olarak bilirkişi ve tanıklardın ayrı ayrı sorulup saptanmalı, bilirkişi ve tanık sözleri arasında aykırılık doğduğunda yöntemine uygun olarak giderilmeli, gerektiğinde zilyetliğin kimde olduğu ve süresi yönünden komşu parsel tesbit maliklerinin tanık sıfatıyla bilgilerine başvurulmalı, davalının iddialarını kanıtlayamaması halinde Hazinenin davasının kabulü gerektiği düşünülmeli ve ona göre toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
 
    SONUÇ : Davacı Hazinenin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü BOZULMASINA, (06.08.1995)
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini